Bir Tutam Vegas, İki Gram Afyon, Biraz da Ankara: Şehr-i Elit "Wiesbaden"
Oooo kimler gelmiş kimleeeer... Okurum naaağber yav. (kardeşim sen senede bir buraya gelip blogun tozunu alıp gitmeye iyi alıştın ha) [napalım kardeşim pis pusur mu kalsın?] (pusur ne?) Blog falan yerli yerinde güzeeeel. Ben de Almancı ev sahibi gibi senede bir memleketi ziyaret edip kiraya verdiğim evlerimin kira gelirlerini toplayıp geri dönüyorum işte sdhafafba [Alman Maliye Bakanlığına bildiri notu: bu bir şakadır nolur ciddiye almayın] (amirim işte burada kendisi, aylık 5000 € falan kazanıyor blogddan, vergi falan da vermiyordur şimdi) Ama işin özü seviyorum be burayı, gitmesek de görmesek de yazmasak da var kenarda işte 3-5 yazımız, anı olarak duruyor mis. Neyyyse efendim ben şimdi niye geldim çünkü önceki yazıda da belirttiğim gibi taşındım ve taşındığım bu şehri tanıtmaya geldim. Neden? Çünkü canım istedi, çünkü Noel tatili dönemi ve vaktim var :D
Şehrimizin (şehrimiz derken??? Nasıl da sahiplenmiş lan) adı Wiesbaden. Peki neeerden geliyor bu isim? Öğrendiğim üzere bu şehir zamanında [cidden bak, harbi doğru bilgi he] (yav he he) kralların soyluların gelip kaplıcasal aktivitelerde bulunup, sonra da kumarını oynayıp gittiği Vegas-Afyon arası bir şehirmiş. Kökeni de burayla bağlantılı. Wiesenland -ÇAYIR DİYARI- (hobbitler mi varmış lan) ile Bad –HAMAM- kelimelerinin birleşmesi sonucunda Wiesbaden oluşmuş. Fark ediyorum ki çok da ilgini çekmedi :D Benim de...
Ama şehrin Vegasımsı hali, ilahi bir tokada da vesile olmuş. Ne bu? Mainz rekabeti diyeyim. Şöyle ki, Wiesbaden şehri Rhein nehri kıyısında ve nehrin tam öbür tarafında Mainz şehri var. Bunları şey gibi düşün. İki kardeş, biri kendini geliştirmiş büyümüş falan, diğeri Allah affetsin [kardeşime buradan selam]. Wiesbaden zamanında kralların uğrak noktasıyken ve acayip zengin bir yer iken, ki aynı zamanda şu an Hessen eyaletinin başkenti burası, [hayır tabi tahmin ettiğin gibi Fra*nkfurt değil] ve hatta 2. Dünya Savaşı akabinde Mainz’ın üç bölgesini kendi sınırlarına almış olmasına rağmen, Mainz şehrindeki ilim irfan çalışma vs sonrası, her noktadan Mainz’a imrenir bir hal almış. Örneklersem, Mainz zamanında Fransız etkisindeyken, Wiesbaden Alman CCC Alman modunda takılmış. [Mainzlılar Wiesbaden’i “fazla ciddi”, Wiesbadenliler Mainz’ı “fazla dağınık” buluyor, çünkü bundan] Wiesbaden biraz Ankara modunda takılmış velhasıl bürokratik olarak. Mainz şehrinin takımı Bundesliga’da, Wiesbaden ise üçüncü ligde. Mainz şehrinde Biontech nedeniyle acayip bir mali ilerleme ve refah artışı varken, Wiesbaden’de ise tam tersi, hep bir bütçe sıkıntısı mevcut pandemi sonrası bilhassa. Mainz şehrinde bir üniversite varken, Wiesbaden’de yüksekokul bile yok.
Şehrin tam merkezinde klasik bir kilise var, bu tamam. Yanında eyalet meclisi falan. Biraz yukarı çıktığımızda Kurhaus var ki kumarhane burada (gittin de yine para gömdün demi lan?) [gittim ama niye gittim, bunları anlatabilmek içinahsdasvd]. Kumarhaneden biraz daha içeriye giderken havalı alışveriş mağazaları, Noel marketinin kurulduğu ortamlar falan çıkıyor. Sonra kaplıca suyu çeşmesi var :D valla lan. Afyon dedim inanmadım. O çeşmeden çıkan suyu dileyen alıp içiyor, zaten şehirde bir New York tınısı var çünkü bu sıcak sudan dolayı kanalizasyondan hep beyaz dumanlar çıkıyor. (ne bilelim kardeşim NY mi gördük Allahımyarebbim). Heh işte sonra kaotik caddeler, yabancıların yoğunlukta olduğu mekanlar, dönerciler kebapçılar, Ayyıldız hat satan, THY’den uçak bileti rezervasyonu yapan minik büfe boyutunda mekanlar var. [Almanya’da az çok yaşayanlar, bu dokusal detayları her gettoda görebilir tabiğ] Nehrin kıyısında Biebricher Schloss denilen bir şatomsu mekan var. Neroberg denen üzüm bağlarının olduğu bir dağ var şehrin tepesinde ve buraya finükiler ile (nasıl yazılıyor sen de bilmiyorsun de mi :D) [İstanbulda metro haritasında bu kelimeyi hep gördüm ama hiç de nasip olmadı..............] çıkılıyor-muş- ama ben daha denemedim. Bunun haricinde de çok bir şeysi yok hani.
Benim için bir şehri şehir yapan en önemli detay tabiiii ki güzel ve müdavimi olunacak bir restoranı olması. Orayı ziyaret ettikçe uğramalık bir yer esasen. Erlangen’de meşhur pizzacım vardı. Nürnberg’de Meksika restoranı keşfetmiştim. Saarbr*cken’de bile Lübnan dönercisi vardı vay be diyeceğim. Heh işte Wiesbaden için bu opsiyonlar çok kısıtlı ama bulduğum mekan Kokio denen Kore (Kuzey???) tavukçusu oldu. İşin ilginci helal sertifikaları da var. (Koreli erkek hayranı muhafazakar sümeyyelere-mervelere-büşralara duyurulur, #müslümankorelierkeklerdevardır!)
Bu şehirde bir diğer garip detay ise 2. Dünya Savaşında bombalanmamış olması ve bu nedenle tarihi dokusunu koruyor. Korumuş ama nasıl dersen? ABD demiş ki, ben burayı karargah olarak kullanacağım, kimse dokunmasın. Hattaaaa bugün bile şehrin doğu kısmında baya büyük bir Amerikan üssü var. İçinde Popeyes falan var diyorlar, hatta sokaklar ABD şehirlerinin isimleri ve hattaaaa dur levhası bile İngilizce. [Popeyes denemek için Amerikanların takıldığı kafelere gittiğim ve oradan bir Amerikan arkadaş yapma fikrimin olduğu doğru değildir]
Şimdi gelelim bensel detaylara (sivilcesel?). Buraya gelme sürecim tabi ki mesleki nedenlerle oldu. Retina hocanın da [bkz önceki yazılarım] öğretisi sonucunda daha az kaotik bir iş arıyordum ve buraya düz memurluk ve hukuksal incelemeler içeren bir iş buldum. He tabi aynı işten başka şehirlerde de imkan oldu ama oraları değil burayı seçtim. Neden? Kaplumbağa deden. Hehehe (kapat yaaaa, yaz yazını da git yaaa) Ama en zorlandığım konu ev bulmak oldu. Şehirde yüksek bir yabancı nüfusu olmasından mütevellit, ev bulmak feci zor ve kiralar da alabildiğine yüksek. Bu yüzden şehre 10-15 km mesafede minik ve yeşil ve nezih ve güzel bir köyde kalıyorum efenim. Mutluyum, huzurluyum, Candan Erçetin’in Git klibinde arabadan dışarı vurdumduymaz bir 45 yaşındaki teyze ruh halinde de olsam bazı bazı, genel anlamda burasını sevdim gibi diyebilirim. Hayır kendimi avutmuyorum :D
Neyse efenim sözün özü genel bir özet geçmiş oldum. Bu tarafa gelirsen beklerim (yalan) ama ağırlama sözü veremem hatta telefonu bile açmayabilirim. Çünkü ben öyle biriyim, Aaaardayım ben, tıstısıtsıtsıs (2011 senesi Leyla ile Mecnun repliğine de atıf yapmazsın beee, 15 sene olmuş 15). Hadi ben kaçar, ciao kakao!

Yorumlar
Yorum Gönder