Bloga Hoşgeldin. Burası Hukuk Öğrencilerinin, Hukuk Severlerin ve İyi Niyetli Üçüncü Kişilerin Buluşma Noktası!
Macera Dolu Amerika! - Mil, Galon ve Burger'e Adanmış Hayatlar #1
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
-
Hım... Sessizlik,
örümcek ağları, bozulmuş ve yanıp sönen bir floresan, küflenmiş beyaz
peynir.... heh bir de kırık pencere camından gelen soğuk rüzgar. Terk edilmiş
bir blogda olması gereken tüm unsurlar da olduğuna göre bir yazı atmanın zamanı
gelmiş :)(oooo sen gelir miydin ya? e sen gelmiyorsun diye blogu kiraya verdim suriyelilere
ben. cidden. bir yazı mı? neyse tamam)Hacılar naber? Yazı yok de mi?
Ben de farkındayım. Videolara odaklanmıştım......(yalan, video da atmıyor)
[haydaaaa... tamam doğru oraya da odaklanamıyorum ama sor bi neden?] (neden?) [vakit yok, bi de video
işlerinden sıkıldım. Bilgisayar çok yavaş ve montaj falan videoyu tasarlayıp
çekmekten uzun sürüyor yav] (yalanını
s......)Neyse, Eylül ayından beri yazmayı veya videosunu çekmeyi
düşündüğüm ABD Weskos gezisini anlatayım da kenarda not olsun, gerçi bilgilerin
bir kısmını unutmuş olabilirim ama ileride tüm anıları unutmuş olmayayım. Ben
blogu temizlerken, sen de çay-börek-cips-çerez vs al gel, sonra da başlayalım.
Kısa bir yazı olmayacak, bol entrikalı ve süper gezisel bir yazı. [Weskos Road Trip videosu içün: IZLEMEDEN OKUMAYIN] Geldin mi? Hadi başlayalım. Los gehts!!!!
Efendim, sayın
Yunus Gültekin beyefendinin daveti ve garip bir vize alma sürecinin ardından [vize için onlarca belge hazırladım,
mülakatta hiçbirine bakmayıp direkt 10 yıllık vize verdi canım ABD Frankfurt
Konsolosluğu çalışanı, kalp] ve ucuz bilet bulmak için türlü entrikalar
içerisinde maksimum 8 kg el bagajım [ciddi
ciddi 8 kiloyu tarttılar havalimanında.......] ve sırt çantamla gecenin bir
köründe [4 gibi falan] köyümden Erlangen’e, Erlangen’den Nürnberg’e, Nürnberg’den
Frankfurt Havalimanı’na, oradan Portland Havalimanı’na, Portland’dan Corvallis
şehrine doğru Evliya Çelebi özentisi yolculuğum sonucunda bir seyahat şeyaptım.
Tırstığım şey pasaport kontorlündeki Amerikan polisleriydi, ABD dışından
gelenler için tek kontrolör (hö?) vardı ve benden bir öndeki
adamı yarım saat sorguya çekip bir de üstelik içerideki odada ayrıca kontrol
ettikten sonra tırsmadım değil. Dönüş biletini ve Almanya ikamet belgemi
sorduktan sonra güle oynaya havalimanından çıkıp Yunus beyefendinin güzide
arabası ile yarı uykulu bir biçimde Corvallis’e vardım. Evden çıkıp eve varmam
25 saatti......... (ya şey aklıma geldi, şimdi seferi oluyor musun böyle olunca? hı?
haydaaaa tamam sormadık ya)
Ön bilgi: Tüüüm gezi, 7500 km araba kiralama, benzin,
saçma sapan otoyol gişeleri, kamp yerleriinin paraları, suşi vs abartılar, kalacak
yer, senelik National Park kartı, yeme içme, hediyeler, Las Vegas (öhöm öhöm),
sonlara doğru saçma harcamalarım falan toplam kişibaşı 870 falan tuttu. Tam bir
tutumlu Fincan gezisiydi. Mutluyum :D AirBnb evlerinde kaldık, çadırda kalmadıysak
sonlardaki ev bulamama sorunu dışında ve harbiden de uygundu.
Beleş.
Arabamızı kiraladık, güzel bir ucuzundan
Nissan Altima idi. Markete gidip 15 günlük gezisel malzemeleri, çadırımızı [Oğuz abi, kalp], bilimum mangal, odun
vesair eşyaları, yiyecekleri, bi ton ton balığını, hayatımda ilk kez gördüğüm
efso yiyecekleri depolayarak yola çıktık güzel bir sabahın 6’sında. Bir süre sonra
arabadan 30 saniyede bir farlardaki sensöre çarpan sinekler yüzünden gelen bip
sesi yüzünden bi 70-80 km sonra başka bir Enterprise şubesinden arabayı
değişelim dedik ve bir üst modeli olan Toyota Camry verdiler. Anam araba
süperdi ya... [Türkiye’de olsa, “yav
arkadaş altı üstü bip sesi, sürün işte, nesini değişeceğim....... Nereden
aldıysanız gidin oradan değişin” falan derlerdi... Orada çalışan ve araba
yıkayan Erhan beye ve patronuna selamlar olsun :D] ABD’de şu çok kesin,
Almanya’da bile yok hatta bu derece, müşteri memnuniyeti her şeyin daha önünde.
Kapitalizim, seviyoruz seni balım. İlk hedefimiz Fern Canyon civarında
konaklama ve güzergahtaki yerleri gezmekti. O anın heyecanı ile anayoldan çıkıp
haritada gezilebilecek bir yer olarak işaretlenen Briggs Valley Road’a doğru
bir gidelim dedik. Arkadaş bir dağa tırmanıyoruz araba ile ama git git bitmiyor
ve sürekli o harfi çize çize dönüyoruz dağın etrafında. Bir süre sonra hatta
başım döndü, Yunus’a verdim arabayı o sürdü. Yaklaşık yarım saat yukarı
çıktıktan sonra bir yol ayrımında, başlarız böyle işe deyip geriye döndük aynı
yoldan. Aklınızda bulunsun, Briggs Valley Road’da bi b.k yok... Harbiden.
Dağdan sonra gidip bir mola verdik Starbakıs’tan kahve almak suretiyle. Almanya’da
adetimdir, Almanların dede ismi olan “Günther” yazdırırım hep. Heh işte ABD’de
de yapayım dedim ve gezi boyunca 4 farklı Günther yazısı ile karşılaştım..... [Gunta ne anasını satiyim. Yok cunta]
Günthersel Değişim
Oradan
çıkıp yolda Myth Çayı, nehri, ırmağı, akarsuyu vs diye bir yere gittik arabayı
yol kenarına parkedip. Irmağa doğru inerken sağda solda
çalılardan Böğürtlen yiyerek aç karnımızı doyurduk.(fakırık fakırık 4 olsun :( üzdü - anlamayanlar alttaki video plis) az biraz dinlenip, elimizi yüzümüzü yıkadık,
orada güneşlenen [?] insanları
garipseyip, kınayıp arabamıza döndük usulca. Akşam vakti de yaklaşmıştı
hafiften, gidelim Fern Canyon civarında bir kamp yeri bulalım, orada bir mangal
yapıp yatalım, sabahında da Fern Canyon ve Big Tree denilen yerleri görüp
yolumuza devam ederiz demiştik. Hava da soğuk ama he, sisli bi de, okyanus
kıyısında [durup fotoğraf çekilelim
dedik, ninesi torunlarını almış göt donduran soğukta kumsalda oynuyor çocuklar.
Biz 10-14 yaşlarındaki çocuğu yetişkin sandık ve ninesini görmedik tabi. Ona
fotoğrafımızı çeker misin diye sorduk, çocuklar tırstı falan. Sebebi şuymuş,
maalesef ABD’de pedofili vakaları nedeniyle aileler çok çekinigenmiş. Vay mk
dedim. Öyle bir bilgidir] usul usul giderken uğradığımız ve tamamen farklı
istikametteki kamp yerlerinden 4.sünde, hem de geç saatlerde Klamath River RV
Park’ta yer bulup [o an nasıl gerildim ama.....
mk yer yok diyor hepsi ya, neyse sakinim] mangalı hızlı hızlı yapıp çadırı
kurup yatalım dedik. Noldu? Yan çadırdan biri gelip, ayı var dikkatli olun
dedi. Ben inandım, Yunus inanmadı. Noldu? Sabah 5-6 gibi tuvalet için
kalktığımda çadıra geri dönerken ayıyı gördüm çadır civarında ve kaç dakika
tuvalette bekledim. [bilemiyorum, belki
halisünasyon falandır. Belki volkan demire........ neyse :D]
Fakirligimizi kimse sorgulamasin
Sabahında
arabayı çadırı falan toparlayıp Big Tree ve Fern Canyon yoluna çıktık. Efso büyük ağaçların
olduğu o mevkide yine böğürtlenle karnımızı doyurduk, güldük eğlendik ve Fern
Canyon alanına girdik. Girişte para ödememiz gerekiyordu, ama sorun da şuydu,
Canyon’a ulaşmak için bir su birikintisinden arabanın geçmesi gerekiyordu ve
bizim arabanın geçmesi imkansızdı oradan. Ya arabayı orada bırakıp yürüyecektik
bir ton, ya arabanın hasar görmesini göze alıp [gtümüz yemedi] zorlayacaktık. Biz daha iyisini yaptık, yasak falan
ama arabayı oraya park edip, su birikintisinin [küçük bir birikinti değil he, baya büyük hani. SUV falan lazım geçmek
için] yanında mangalımızı yapıp, çıkışta efendi gibi 8 $ ödedik.
8 $ neden ödedik?
Bastık yaklaşık 6 saat, 550 kilometre,
San Fransisco’ya gittik usul usul. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, San
Fransisco resmen abartılmış bir balon. Şehirde bi b.k yok. Tamamen kaos,
karmaşa, trafik feci, insanlar suratsız [benzin alırken Yunus benzin alan diğer
kadına bişi sordu, o yanıtlarken ben de kadına bakıyordum, ne bakıyorsun diye
azarladı mal :D ötesi var mı?] ve köprünün dışında görülebilecek bir şey yok
şehirde. Kaç bin km yol aldık, en iğrelti şehir burası oldu. Her yer evsiz
kaynıyor [ismi de Turk Street sadasda], Painted Ladies diye kakaladıkları
turistik yer, Avrupa’da her köşede olan evlerden 3-4 tanesi, Twin Peaks diye
övülen yer de balondu. Köprü mimarisini anlattıkları bölüm harikaydı ama eminim
ki, o zamanın koşullarına göre süper bir köprü olsa da, günümüz mimarisi
açısından pek de özelliği olmayan bir köprü Golden Gate köprüsü. Sürekli
ödediğimiz fahiş geçiş ücretleri de cabası.
Tuttletown
San Fransisco sonrasında Yosemite’ye doğru yola
çıktık fakat planda olmadan, oranın civarında bir kamp yeri bulup gece orada
kalalım ve sabah Yosemite yapalım dedik. İyi ki de demişiz. Tuttletown Recreation Area
denilen New Melones Lake yanındaki bölgede sessiz, sakin huzurlu bir kamp
yaptık. Mangalımızı yaptık vs ve nihayetinde ef-sa-ne bir geceydi huzursal
açıdan. [Merdo, merdo......] Sabah
erkenden Tuttletown – Yosemite arasını 2 buçuk saatte alıp [140 km] feci bir kalabalığın olduğu Yosemite’ye vardık. Hacılar,
siz siz olun böyle Cuma Cumartesi günleri falan gelmeyin böyle turistik
yerlere. Anam o nasıl bir kalabalık. Her yer turist... (sen nesin?? anca şov yap)
Kooooskoca National Park’da park yeri sorunu olur mu arkadaş? Siz ne
yapıyorsunuz? He ama şunu ekleyeyim, o kadar kalabalığa rağmen Inspiration
Point, [Inspiration Point’e çıkarken yorgunluktan bitap düştüğüm ve kilolarıma
sövdüğüm bilgisi doğrudur. O tepeye sırf patronla kavgalı olduğu için çıkıp yön
tabelası çakan ve söverek geri dönen amcaya selamlar olsun, boşver abi sen
takma, işini yap paranı al.] El Capitan dağı ve Bridalveil Fall net bir
şekilde görülmeye değer. Fakat genel itibariyle zaten San Fransisco nedeniyle
bıktığımız o muazzam kalabalık nedeniyle bir tık daha az zevk aldım Yosemite
gezisinden. Oradan akşama doğru çıkıp Hollywood, Kobe Bryant, Lakers, Taylor
Swift, Beverly Hills, Mulholland Yolu’nun veee en önemlisi bol bol In-N-Out
Burger’in (reklaaam vaaaar)[bakın, ben kolay kolay bir yiyeceği övüp
müptelası olmam. Hele hele hamburger gibi balon bir yiyecekse. Amaaaa abiler bu
burger bir başka. Adamlar sadece ABD’nin batısında satıyor bu burgerleri ve
öyle böyle değil tadı. Döndükten sonra iki kez adamlara mesaj attım, noooolur
Almanya’da da bir şube açın diye. Bakın net söylüyorum, Almanya’nın neresinde
olursa olsun giderim bu burgeri yemeye. Öyle bir lezzet. Küşlemeci Halil Usta
bir, bu iki. Evet.] bulunduğu meşhuuuur Los Angeles’e doğru arabanın
rotasını çevirdik. (gemi mi la bu, anca
şov....)
Next Next Star’ın
sunduğu Amerika Vadisi, hehehe, bir sonraki ve harbiden ikinci ve son ABD
yazısı, bol entrikalarla, Los Angeles ve Malibu Beach serüveni, Utah’taki
Mormonlar, Las Vegastaki olaylar, Grand Canyon’un efsaneliği ve oradaki
InstaGirl’ler, Geyikler (yok harbi hayvan olan), Crater Lake ve genel ABD
izlenimleri ile şeyapacağız. O iş bende. Harbi. Valla bak. Hadi San
Frantschüssko :D
Yorumlar
Yorum Gönder