Macera Dolu Amerika! - Mil, Galon ve Burger'e Adanmış Hayatlar #1


Hım... Sessizlik, örümcek ağları, bozulmuş ve yanıp sönen bir floresan, küflenmiş beyaz peynir.... heh bir de kırık pencere camından gelen soğuk rüzgar. Terk edilmiş bir blogda olması gereken tüm unsurlar da olduğuna göre bir yazı atmanın zamanı gelmiş :) (oooo sen gelir miydin ya? e sen gelmiyorsun diye blogu kiraya verdim suriyelilere ben. cidden. bir yazı mı? neyse tamam) Hacılar naber? Yazı yok de mi? Ben de farkındayım. Videolara odaklanmıştım...... (yalan, video da atmıyor) [haydaaaa... tamam doğru oraya da odaklanamıyorum ama sor bi neden?] (neden?) [vakit yok, bi de video işlerinden sıkıldım. Bilgisayar çok yavaş ve montaj falan videoyu tasarlayıp çekmekten uzun sürüyor yav] (yalanını s......) Neyse, Eylül ayından beri yazmayı veya videosunu çekmeyi düşündüğüm ABD Weskos gezisini anlatayım da kenarda not olsun, gerçi bilgilerin bir kısmını unutmuş olabilirim ama ileride tüm anıları unutmuş olmayayım. Ben blogu temizlerken, sen de çay-börek-cips-çerez vs al gel, sonra da başlayalım. Kısa bir yazı olmayacak, bol entrikalı ve süper gezisel bir yazı. [Weskos Road Trip videosu içün: IZLEMEDEN OKUMAYIN] Geldin mi? Hadi başlayalım. Los gehts!!!!



Efendim, sayın Yunus Gültekin beyefendinin daveti ve garip bir vize alma sürecinin ardından [vize için onlarca belge hazırladım, mülakatta hiçbirine bakmayıp direkt 10 yıllık vize verdi canım ABD Frankfurt Konsolosluğu çalışanı, kalp] ve ucuz bilet bulmak için türlü entrikalar içerisinde maksimum 8 kg el bagajım [ciddi ciddi 8 kiloyu tarttılar havalimanında.......] ve sırt çantamla gecenin bir köründe [4 gibi falan] köyümden Erlangen’e, Erlangen’den Nürnberg’e, Nürnberg’den Frankfurt Havalimanı’na, oradan Portland Havalimanı’na, Portland’dan Corvallis şehrine doğru Evliya Çelebi özentisi yolculuğum sonucunda bir seyahat şeyaptım. Tırstığım şey pasaport kontorlündeki Amerikan polisleriydi, ABD dışından gelenler için tek kontrolör (hö?) vardı ve benden bir öndeki adamı yarım saat sorguya çekip bir de üstelik içerideki odada ayrıca kontrol ettikten sonra tırsmadım değil. Dönüş biletini ve Almanya ikamet belgemi sorduktan sonra güle oynaya havalimanından çıkıp Yunus beyefendinin güzide arabası ile yarı uykulu bir biçimde Corvallis’e vardım. Evden çıkıp eve varmam 25 saatti......... (ya şey aklıma geldi, şimdi seferi oluyor musun böyle olunca? hı? haydaaaa tamam sormadık ya)
 
 Ön bilgi: Tüüüm gezi, 7500 km araba kiralama, benzin, saçma sapan otoyol gişeleri, kamp yerleriinin paraları, suşi vs abartılar, kalacak yer, senelik National Park kartı, yeme içme, hediyeler, Las Vegas (öhöm öhöm), sonlara doğru saçma harcamalarım falan toplam kişibaşı 870 falan tuttu. Tam bir tutumlu Fincan gezisiydi. Mutluyum :D AirBnb evlerinde kaldık, çadırda kalmadıysak sonlardaki ev bulamama sorunu dışında ve harbiden de uygundu.

Beleş.
Arabamızı kiraladık, güzel bir ucuzundan Nissan Altima idi. Markete gidip 15 günlük gezisel malzemeleri, çadırımızı [Oğuz abi, kalp], bilimum mangal, odun vesair eşyaları, yiyecekleri, bi ton ton balığını, hayatımda ilk kez gördüğüm efso yiyecekleri depolayarak yola çıktık güzel bir sabahın 6’sında. Bir süre sonra arabadan 30 saniyede bir farlardaki sensöre çarpan sinekler yüzünden gelen bip sesi yüzünden bi 70-80 km sonra başka bir Enterprise şubesinden arabayı değişelim dedik ve bir üst modeli olan Toyota Camry verdiler. Anam araba süperdi ya... [Türkiye’de olsa, “yav arkadaş altı üstü bip sesi, sürün işte, nesini değişeceğim....... Nereden aldıysanız gidin oradan değişin” falan derlerdi... Orada çalışan ve araba yıkayan Erhan beye ve patronuna selamlar olsun :D] ABD’de şu çok kesin, Almanya’da bile yok hatta bu derece, müşteri memnuniyeti her şeyin daha önünde. Kapitalizim, seviyoruz seni balım. İlk hedefimiz Fern Canyon civarında konaklama ve güzergahtaki yerleri gezmekti. O anın heyecanı ile anayoldan çıkıp haritada gezilebilecek bir yer olarak işaretlenen Briggs Valley Road’a doğru bir gidelim dedik. Arkadaş bir dağa tırmanıyoruz araba ile ama git git bitmiyor ve sürekli o harfi çize çize dönüyoruz dağın etrafında. Bir süre sonra hatta başım döndü, Yunus’a verdim arabayı o sürdü. Yaklaşık yarım saat yukarı çıktıktan sonra bir yol ayrımında, başlarız böyle işe deyip geriye döndük aynı yoldan. Aklınızda bulunsun, Briggs Valley Road’da bi b.k yok... Harbiden. Dağdan sonra gidip bir mola verdik Starbakıs’tan kahve almak suretiyle. Almanya’da adetimdir, Almanların dede ismi olan “Günther” yazdırırım hep. Heh işte ABD’de de yapayım dedim ve gezi boyunca 4 farklı Günther yazısı ile karşılaştım..... [Gunta ne anasını satiyim. Yok cunta] 

Günthersel Değişim
Oradan çıkıp yolda Myth Çayı, nehri, ırmağı, akarsuyu vs diye bir yere gittik arabayı yol kenarına parkedip. Irmağa doğru inerken sağda solda çalılardan Böğürtlen yiyerek aç karnımızı doyurduk. (fakırık fakırık 4 olsun :( üzdü - anlamayanlar alttaki video plis)  az biraz dinlenip, elimizi yüzümüzü yıkadık, orada güneşlenen [?] insanları garipseyip, kınayıp arabamıza döndük usulca. Akşam vakti de yaklaşmıştı hafiften, gidelim Fern Canyon civarında bir kamp yeri bulalım, orada bir mangal yapıp yatalım, sabahında da Fern Canyon ve Big Tree denilen yerleri görüp yolumuza devam ederiz demiştik. Hava da soğuk ama he, sisli bi de, okyanus kıyısında [durup fotoğraf çekilelim dedik, ninesi torunlarını almış göt donduran soğukta kumsalda oynuyor çocuklar. Biz 10-14 yaşlarındaki çocuğu yetişkin sandık ve ninesini görmedik tabi. Ona fotoğrafımızı çeker misin diye sorduk, çocuklar tırstı falan. Sebebi şuymuş, maalesef ABD’de pedofili vakaları nedeniyle aileler çok çekinigenmiş. Vay mk dedim. Öyle bir bilgidir] usul usul giderken uğradığımız ve tamamen farklı istikametteki kamp yerlerinden 4.sünde, hem de geç saatlerde Klamath River RV Park’ta yer bulup [o an nasıl gerildim ama..... mk yer yok diyor hepsi ya, neyse sakinim] mangalı hızlı hızlı yapıp çadırı kurup yatalım dedik. Noldu? Yan çadırdan biri gelip, ayı var dikkatli olun dedi. Ben inandım, Yunus inanmadı. Noldu? Sabah 5-6 gibi tuvalet için kalktığımda çadıra geri dönerken ayıyı gördüm çadır civarında ve kaç dakika tuvalette bekledim. [bilemiyorum, belki halisünasyon falandır. Belki volkan demire........ neyse :D] 

 
Fakirligimizi kimse sorgulamasin

Sabahında arabayı çadırı falan toparlayıp Big Tree ve Fern Canyon yoluna çıktık. Efso büyük ağaçların olduğu o mevkide yine böğürtlenle karnımızı doyurduk, güldük eğlendik ve Fern Canyon alanına girdik. Girişte para ödememiz gerekiyordu, ama sorun da şuydu, Canyon’a ulaşmak için bir su birikintisinden arabanın geçmesi gerekiyordu ve bizim arabanın geçmesi imkansızdı oradan. Ya arabayı orada bırakıp yürüyecektik bir ton, ya arabanın hasar görmesini göze alıp [gtümüz yemedi] zorlayacaktık. Biz daha iyisini yaptık, yasak falan ama arabayı oraya park edip, su birikintisinin [küçük bir birikinti değil he, baya büyük hani. SUV falan lazım geçmek için] yanında mangalımızı yapıp, çıkışta efendi gibi 8 $ ödedik.


8 $ neden ödedik?
Bastık yaklaşık 6 saat, 550 kilometre, San Fransisco’ya gittik usul usul. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, San Fransisco resmen abartılmış bir balon. Şehirde bi b.k yok. Tamamen kaos, karmaşa, trafik feci, insanlar suratsız [benzin alırken Yunus benzin alan diğer kadına bişi sordu, o yanıtlarken ben de kadına bakıyordum, ne bakıyorsun diye azarladı mal :D ötesi var mı?] ve köprünün dışında görülebilecek bir şey yok şehirde. Kaç bin km yol aldık, en iğrelti şehir burası oldu. Her yer evsiz kaynıyor [ismi de Turk Street sadasda], Painted Ladies diye kakaladıkları turistik yer, Avrupa’da her köşede olan evlerden 3-4 tanesi, Twin Peaks diye övülen yer de balondu. Köprü mimarisini anlattıkları bölüm harikaydı ama eminim ki, o zamanın koşullarına göre süper bir köprü olsa da, günümüz mimarisi açısından pek de özelliği olmayan bir köprü Golden Gate köprüsü. Sürekli ödediğimiz fahiş geçiş ücretleri de cabası. 

Tuttletown
San Fransisco sonrasında Yosemite’ye doğru yola çıktık fakat planda olmadan, oranın civarında bir kamp yeri bulup gece orada kalalım ve sabah Yosemite yapalım dedik. İyi ki de demişiz. Tuttletown Recreation Area denilen New Melones Lake yanındaki bölgede sessiz, sakin huzurlu bir kamp yaptık. Mangalımızı yaptık vs ve nihayetinde ef-sa-ne bir geceydi huzursal açıdan. [Merdo, merdo......] Sabah erkenden Tuttletown – Yosemite arasını 2 buçuk saatte alıp [140 km] feci bir kalabalığın olduğu Yosemite’ye vardık. Hacılar, siz siz olun böyle Cuma Cumartesi günleri falan gelmeyin böyle turistik yerlere. Anam o nasıl bir kalabalık. Her yer turist... (sen nesin?? anca şov yap) Kooooskoca National Park’da park yeri sorunu olur mu arkadaş? Siz ne yapıyorsunuz? He ama şunu ekleyeyim, o kadar kalabalığa rağmen Inspiration Point, [Inspiration Point’e çıkarken yorgunluktan bitap düştüğüm ve kilolarıma sövdüğüm bilgisi doğrudur. O tepeye sırf patronla kavgalı olduğu için çıkıp yön tabelası çakan ve söverek geri dönen amcaya selamlar olsun, boşver abi sen takma, işini yap paranı al.] El Capitan dağı ve Bridalveil Fall net bir şekilde görülmeye değer. Fakat genel itibariyle zaten San Fransisco nedeniyle bıktığımız o muazzam kalabalık nedeniyle bir tık daha az zevk aldım Yosemite gezisinden. Oradan akşama doğru çıkıp Hollywood, Kobe Bryant, Lakers, Taylor Swift, Beverly Hills, Mulholland Yolu’nun veee en önemlisi bol bol In-N-Out Burger’in (reklaaam vaaaar) [bakın, ben kolay kolay bir yiyeceği övüp müptelası olmam. Hele hele hamburger gibi balon bir yiyecekse. Amaaaa abiler bu burger bir başka. Adamlar sadece ABD’nin batısında satıyor bu burgerleri ve öyle böyle değil tadı. Döndükten sonra iki kez adamlara mesaj attım, noooolur Almanya’da da bir şube açın diye. Bakın net söylüyorum, Almanya’nın neresinde olursa olsun giderim bu burgeri yemeye. Öyle bir lezzet. Küşlemeci Halil Usta bir, bu iki. Evet.] bulunduğu meşhuuuur Los Angeles’e doğru arabanın rotasını çevirdik. (gemi mi la bu, anca şov....)



Next Next Star’ın sunduğu Amerika Vadisi, hehehe, bir sonraki ve harbiden ikinci ve son ABD yazısı, bol entrikalarla, Los Angeles ve Malibu Beach serüveni, Utah’taki Mormonlar, Las Vegastaki olaylar, Grand Canyon’un efsaneliği ve oradaki InstaGirl’ler, Geyikler (yok harbi hayvan olan), Crater Lake ve genel ABD izlenimleri ile şeyapacağız. O iş bende. Harbi. Valla bak. Hadi San Frantschüssko :D


ROTAMIZ
DAHA YAKINDAN BAK HATTA


Yorumlar