Medeni Usul Hukuku Ders Notları - Belirsiz Alacak Davası - HMK 107


MEDENİ USUL – 14.02.13 – BELİRSİZ ALACAK DAVALARI (HMK 107)

Belirsiz alacak davası, eski HUMUK’ta yoktu. Yeni HMK’nın 107.maddesinde ‘’Belirsiz alacak ve tespit davası’’ başlığı altında 3 fıkra olarak düzenlenmiştir. 1.fıkrada, Belirsiz alacak davası’nın dava açıldığı tarihte alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmediği hallerde açılacağı kabul edilmiştir. Bu açıdan alacağın belirlenebilir olduğu hallerde Belirsiz alacak davası
 Açılamayacaktır. Özellikle davacının alacağını belirleyebilmesine ragmen, sadece yüksek yargılama giderini ödememek için Belirsiz alacak davası açması mümkün değildir. 2.fıkrada ise, karşı tarafın verdiği ilgi veya tahkikat sonucu, alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi üzerine davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini artırabileceği kabul edilmiştir. 3. Fıkrada ise, kısmi eda davasının açılabileceği hallerde, tespit davasının açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın varlığının kabul edildiği belirtilmiştir.

v Dava dilekçesinin zorunlu unsuru olarak talep sonucu :
Davacı, mahkemeden hukuki koruma talep ederken hakim neye ne kadar vermesi gerektiği, dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde açıkça yazılmalıdır. Bu zorunluluk genel olarak tüm dava çeşitleri için öngörülmüştür. Talep sonucunun dava dilekçesinde herhangi bir tereddüte mahal bırakmayacak bir şekilde açıkça yazılması gereği, hem eski HMK’da (179/5) hem de yeni HMK’da (119) düzenlenmiştir. Eski HKM’ya gore davacı, dava dilekçesinde açık bir şekilde iddia ve savunmasını belirtmelidir. Her ne kadar maddede iddia ve savunma denilse de, bununla davacının talep sonucunu dilekçesinde açıkça yazması ifade edilmiştir. Yeni HMK ise açıkça talep sonucunu yazılması öngörülmüştür. Talep sonucu, medeni usul hukukunun en çok tartışılan ve en önemli konularından biridir. Zira ‘’dava konusu, derdestlik, iddianın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı, kesin hüküm’’ gibi konular talep sonucuna gore belirlenir.

Yine görevli mahkeme, kanun yoluna başvurulması, harç ve yargılama giderleri, dava konusuna gore belirlenir. Davacının hukuki yararı da, talep sonucuna gore tespit edilir. Dilekçede dava sonucu açıkça yazılmamış ise, bu eksikliği hakim resen nazara alır. Davalı da bu eksikliği herzaman ileri sürebilir. Zira talep sonucunun yazılması, dava dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsur olarak kabul edilmiştir. (Diğer zorunlu unrsurlar : HMK 119/b-c-ç-h’de belirtilmiştir) Eğer dilekçede bulunması gereken zorunlu unsurlardan biri eksikse, hakim bunun giderilmesi için 1 haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde davacı talep sonucunu açıkça yazmazsa, dava açılmamış sayılır. Eski HMK’da da talep sonucunun açıkça yazılmaması halinde mahkemenin davacıya süre vererek eksikliği tamamlatması gerekmekteydi. Davacı, süresi içinde dilekçesindeki talep sonucu eksikliğini tamamlayamaz, yani dilekçe vermez ise, dava açılmamış sayılırdı.


Talep sonucu, tasarruf ilkesinin bir sonucudur. Davacı bununla mahkemenin neye ne kadar karar vereceğini de belirlemiş olur. Hakim de davacının talebiyle bağlı olup, talebinden başka birşeye veya fazlasına karar veremez. Buna; ‘talepten fazlasına karar verme yasağı’ denir.

Hakim de tarafların talebiyle bağlıdır. Davacının talebinden fazlasına karar veremez. Belirsiz alacak davasında hakim ne kadar istendiğini bilmemektedir. Buna ragmen Belirsiz alacak davası, tasarruf ilkesine aykırı değildir. Tasarruf ilkesi ile davacının talep sonucunu dilekçesinde açıkça yazması ve bununla talebinden fazlasına hükmedilmemesi amaçlanır. Belirsiz alacak davasında da benzer bir hüküm vardır. Burada davacının gerçekte alacaklı olduğundan fazlasına hüküm vverilemez. Belirsiz alacak davasında davacı, ne kadar alacaklı olduğunu bilmemektedir. Mahkeme davacının ne kadar alacaklı olduğunu ve bunun üst sınırını tespit edecek ve daha sonra hüküm verecektir. Talep sonucu, dava dilekçesinde talebi ferdileştirmeye yarayan unsurlardandır. Yani davacı talebini ferdileştirmiş ve sonuçlandırmış olacaktır.


Belirsiz alacak davasının Amacı :

è davacı, dava dilekçesinde  açık bir şekilde talep sonucu yazmak zorunda olduğundan alacağını belirleyemedği hallerde bu zorunluğu yerine getirmeye çalışması halinde pek çok riskle karşılacaktır. Belirsiz alacak davası bu riskleri gidermeye çalışmaktadır. Belirsiz alacak davasının amaçlarından birisi, davanın başında talep sonucunu tam olarak belirleyemeyen davacının yüksek yargılama giderine mahkum olma riskinin giderilmesidir. Dava açarken telep miktarını tam olarak bilemeyen davacı, talep sonucunu yüksek tutarsa alacağının kabul edilmeyen bölümü için haksız çıkarı olacak ve bu bölüm için yüksek yargılama giderine mahkum olacaktır. Belirsiz alacak davası davacının alacağının tahkikat aşamasında belirlenmesinden sonra talep etmesine imkan sağlayarak bu riski ortadan kaldırmaktadır. (Hukukumuzda da yargılama giderlerine haksız taraf mahkum olmaktadır.)

à Belirsiz alacak davasının ikinci amacı, davacı yanlış veya düşük talepte bulunma riskinden de kurtulacaktır. Davacı yüksek yargılama giderlerinden korktuğu için düşük talepte bulunursa maddi hukuktaki alacağından daha az miktar alacaktır.

à Belirsiz alacak davasının üçüncü amacı, bugün için uygulamada açılan kısmi davanın ardından talep sonucunun artırılması halinde zamanaşımı süresinin dolması riskini de bertaraf etmektedir. Zamanaşımı süresi, Belirsiz alacak davasının açılması ile tüm alacak için açıldığından davacının belirleyemedği alacağının zamanaşımına uğrama riski bulunmamaktadır.

à Belirsiz alacak davasının 4. Amacı, davacının gereksiz masraf yapmasına, ikinci bir dava açmasına ve çelişik hüküm vermesine engel olmaktadır. Bu da aslında usul ekonomisine uygundur.

Talep sonucunun belirli olması alacağın dava sonucunda belirlenebildiği hallerde zorunlu bir unsur olarak kabul edilir. Buna karşılık talep sonucunun belirlenemediği hallerde davacının mutlaka talep sonucunu belirlemesi istenmemelidir. Bu şekilde usul hukukunun amacı olan ‘’subjektif hakların gerçekleşmesi’’ sağlanabilir. Yani alacaklının, dava açarken talep sonucunu tam olarak belirleyemediği hallerde davacının hakka ulaşmasını sağlayan bir imkan sağlanmıştır. Özellikle maddi veya manevi tazminat davalarında davacının dava açarken alacağının miktarını belirlemesi ve bunu talep sonucu olarak dava dilekçesinde belirtmesi mümkün değildir. Bu bazı hallerde imkansızdır.

Bu gibi hallerde Belirsiz alacak davası, alacaklının dava dilekçesinde alacağını belirlemek yerine dava açarken belirleyebildiği kadarını talep ederek geri kalan kısmını daha sonra belirleyebildiği kadarını isteme olanağını sağlamaktadır.

Belirsiz alacak davası genel olarak hak arama özgürlüğü önündeki engelin kaldırılmasını sağlamaktadır. Bu, aynı zamanda hukuki korunmanın da gereğidir

Belirsiz alacak davasının dava çeşitleri içindeki yeri

Belirsiz alacak davası, mahkemeden istenen hukuki korumaya gore kural olarak bir tür eda davasıdır. Çünkü bu davalarda da davacı, bir şeyin verilmesini yani davalının bir edaya mahkum edilmesini istemektedir.

Eda davasından farkı ise dava dilekçesinde talep sonucunun asgari bir miktar dışında kesin olarak belirlenmemesidir. Bu dava ile davacı, dava açarken miktarını belirleyemediği bir alacağın ödenmesini talep eder.

Eda davasına konu olan bir taşınır veya taşınmaza ilişkin davada dava konusunun değerinin yanlış belirlenmesi ile alacağın dava açarken belirlenmemesi farklı şeylerdir. Dava konusu para ile değerlendirilebilir bir nitelikteyse davacı dava dilekçesinde bunun değerini göstermelidir. Bu öncelikle talep sonucu üzerinden harcın tahsili açısından gereklidir. Bu değerin davacı tarafından eksik veya yanlış gösterilmesi önemli değildir. Zira mahkeme dava konusunun değerini davacının belirlediği değerle bağlı olmaksızın kendiliğinden belirler. Örneğin : bir taşınırın değeri dava dilekçesinde yanlış gösterilmişse mahkeme kendiliğinden belirler ve gerekirse eksik yatırılan harcın tamamlatılmasını ister. Harç tamamlanınca davaya kaldığı yerden devam edilir.

Halbuki Belirsiz alacak davasında davacının değeri belirlemesi kendisinden beklenmeyecek nitelikte veya imkansızdır. Örneğin hatalı tedavi sonucu sakat kalan kişi açtığı maddi veya manevi tazminat açarken değer belirlemesi yapamaz. Bu durumda açılan dava Belirsiz alacak davasıdır.

Dava konusunun değerinin belirlenmesi sonucu eksik kalan harcı tamamlarsa davaya devam edilir.

HMK ile malvarlığını konu edinen tüm davalar asliye hukuk mahkemesine dahil edilmesiyle talep sonucunun artması nedeniyle görev sorunu yaşanmayacaktır. Eksik harç yatırılmazsa dosya işleden kaldırılr. Belirsiz alacak davasınde tahkikat aşamasında alacağın miktarı tam olarak belirlendikten sonra eksik olan harcın ödenmesi gerekir.
Belirsiz alacak davasının Koşulları


A)   Talep sonucunun miktarının belirlenmesinin imkansız veya davacıdan beklenemeyecek olması :
Davacı, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yada değerini tam olarak belirlenmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya imkansız olduğu hallerde Belirsiz alacak davası açılabilir. Bu haller kanunda belirtilmemiş, bu husus doktrine veya uygulamaya bırakılmıştır.

1-    Belirsiz alacak davasında talep sonucu : davacı dava dilekçesinde alacağının miktarını belirleyebilecek durumdaysa Belirsiz alacak davası açamaz. Buna ragmen açarsa, dava dilekçesindeki zorunlu unsurlardan biri eksik olduğundan bu eksikliğin giderilmesi gerekir.

Belirsiz alacak davasında talep sonucu nasıl belirlenecektir? Bu konuda alman hukukunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

a)    sınırsızlık teorisi

Davacı, dava dilekçesinde talebinin üst sınırını göstermek zorunda değildir. Davacı dava dilekçesinde hükmedilmesini talep ettiği en az miktarı yazmalı ancak bu takep en üst miktara hükmedilmesini engellememelidir. Mahkeme, tazminatın en üst miktarını belirlemekte serbesttir. Bu görüşe gore özellikle manevi tazminat taleplerinde hakime bir sınır çizilmeyerek, tazminat miktarın belirlenmesi hakimin takdirine bırakılmıştır.




b)   Belirli sınırlar içinde serbestçe tespit etme teorisi

Bu teori, daha yeni bir görüş olarak ortaya atışmıştır ve davacının talep sonucunda mahkemenin hükmetmesi gereken enaz ve enüst miktarı belirlemesini şart koşmaktadır. Bu görüşe gore özellikle manevi tazminat davalarındamahkeme tazminat miktarını serbestçe belirleyemez, talep sonucunda belirtilen enaz ve en üst değerle sınırlıdır. Maddi tazminat taleplerinde de davacı tazminat talebinin en az ve en üst talebini belirtmek zorundadır. Davalı da savunmasını en az ve enüst miktarı dikkate alarak yapmalıdır. Bu görüş, alacak miktarının tam olarak talep sonucunda gösterilmesiyle bu konuda bir üst sınır belirtmeksizin talep sonucunun ileri sürülmesi arasında kalan bir görüştür. Bu nedenle dava dilekçesinde talep sonucu olarak hiçbir sınır gösterilmemesine ilişkin yapılan olumsuz eleştirilieri de önlemektedir. Mahkeme, davacı tarafından belirtilen üst sınırla bağlı olacaktır.



c)    Bağlayıcı teori

Bu teori, Münih eyelet yüksek mahkemesi tarafından ileri sürülmüştür. Mahkeme, davacının talep ettiği miktardan daha fazlasına karar veremez. hukuki kesinlik ve açıklık bakımından davanın menfaatleri ve davada kendisini doğru şekilde savunması açısından ileri sürülmüştür. Belirsiz alacak davası, zarar gören kişiyi haksız yargılama gideri ödemekten korumaktadır. Ancak bu davanın kabulu sisteme ve talep sonucunun belirli olması kuralına aykırıdır. Bu nedenle bu dava türü lüzumsuzdur. ( bu görüşe gore)

Bu teoriler genel olarak değerlendirildiğinde bazı hallerde zarar gören, bazı hallerde ise zarar verdiği iddia edilen davalı bakımından olumsuz sonuçlar doğması söz konusu olmaktadır.

à yeni HMK’da davacının dava dilekçesinde hukuki ilişkiyi ve enaz miktarı belirtmesi yeterli görülmüştür. Alman hukukunda olduğu gibi dava dilekçesiyle birlikte talep sonucunun hem asgari, hem de üst sınırı belirtmesi zorunda bırakılmamıştır. Isviçre hukukunda da davacının enaz miktarı belirtmesi yeterli görülmüştür.

Hukukumuza gore Belirsiz alacak davası açan davacının dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu geçici talep sonucudur. Davacının alacağının belirleyebildiği kadarını belirttiği geçici talep sonucu daha sonra kesin talep sonucuna dönüştürülüebilecektir.


Davalının, aleyhine ileri sürülen talep sonucunda karşı savunma yapabilmesi için kendisinden istenen en üst miktarı belirtmesi gerektiği düşünülürse de aslında davalı, belirtilen hukuki ilişki nedeniyle kendisini savunabilecek durumdadır.


Alman hukukunda davacı, Belirsiz alacak davası açarken talep ettiği en üst sınırı belirlemedği sürece hakim, taleple bağlı olmayığ en üst sınırı kendisi belirleyecektir. Davacı üst sınırı dilekçesinde belirtmişse hakim en üst sınırdan daha fazlasına karar veremeyecektir.

Davacının dilekçesinde belirttiği talep sonucu geçici niteliktedir. Dava açılırken tahsili hereken harç, geçici talep soncu üzerinden tahsil edilecek, ancak asıl talep sonucu belirtildğinde eksik olan harç sonra tamamlattırılacaktır. Harcın tahsilini hakim kendiliğinden sağlayacak ve alacak belirli hale geldikten sonra eksik olan harç varsa bu tamamlanmadan daha sonraki işlemleri yapmayacaktır. Talep sonucunun sonradan arttırılması HMK m2ye gore mahkemenin görevini etkilemeyecektir. Bu nedenle davada uygulanacak yargılama usulu bakımından da sorun ortaya çıkmayacaktır


2-    Talep sonucunun belirlenmesinin imkansız olması :

Yorumlar