Sosyal Fay Kırıkları: 6 Şubat Türkiye Depremi ve Bir Avrupa Sosyolojisi Özeti

Geçtiğimiz günlerde ailemin de etkilendiği, binlerce kişinin -tahminler 20bin civarı ama sayı artacaktır- hayatını kaybettiği ve milyonlarca insanın, ailemin, dostumun, arkadaşımın, ortak zaman geçirdiğim veya marketinden sadece su aldığım bir tanıdığımın evsiz kaldığı, yaralandığı, enkaz altında kurtarılmayı beklediği 6 Şubat depremleri yaşandı, halen de yaşanmakta. Depremin Türkiye boyutuyla ilgili yazacak çok şeyler var ve içim çok dolu fakat bugün gördüğüm bir TWEET sonrası günlerdir içimi kemiren dertlerin herkeste olduğunu fark ettim. İçimi dökme gereği duydum.

Twit şu: “bir tane alman arkadaşım da yazmadi irem deprem olmuş ailen var mıydı orda veya yardıma ihtiyaç var mı. elli tane story attım erzak, bağış vs.için yardımı geçtim story dahi atmaya tenezzül etmemiş hiç biri ya.” (@waslosirem)

Depremin ilk anından itibaren Ermenistanlı, Hintli, Kolombiyalı, Ukraynalı arkadaşlarım yanımda oldular. Defalarca destek için yazdılar ve hatta bağış yaptılar mağdurlar için. Bunların yanında da 2 Alman arkadaşım vardı ve onlar da aynı şekilde oldukça yardımcı olup maddi destek de oldular oradaki insanlar için benim kanalımla. Duygulandım, sevgim perçinlendi, gururlandım. Mutlu oldum. Fakat tüm bunların bir İSTİSNA olduğunu fark etmem üstteki tweet sonrasında zihnimdeki tartışmalarım sonrası mümkün oldu. Günlerdir Instagram ve WhatsApp’ta story paylaşıyorum, yardım linkleri yolluyorum, depremi ifade ediyorum. Milyonlarca insanın dramını anlatıyorum kendi halimde. Bu story’lerin tamamı da Almanca ve İngilizce. Amacım da bir farkındalık ve oradaki insanlar için yardım. Bu yardımı insanlar gizli yapıyordur yaaa diye kendimi avutuyordum fakat kritik noktayı atlamıştım.

5 senedir birlikte defalarca zaman geçirdiğim, mutlu günlerini ilk kutladığım, zor günleri için ilk geçmiş olsun mesajı attığım, yüzlerce kez yemek yediğim, sosyal açıdan baya baya entegre olup empati hissettiğim YUKARIDAKİ İSTİSNALAR HARİÇ bir mesaj bile atmadı. Yardım etmeyi bağış yapmayı geçtim, (ki bunda da tepkim var o ayrı) storyleri görüp geçmiş olsun ailen nasıl bile demedi. Bu insanlar bilgisiz cahil cühela tayfa da değil. Baya baya hukukçu & akademisyen, benim Gaziantep'ten geldiğimi adı gibi bilen, Alman basınında “GAZIANTEP DEPREMİ” diye geçen afetin farkında olan insanlar. Bu bende öyle bir kırılma noktası oluşturdu ki, depremin fay hattı gibi zihnimde bu toplumla olan bağ da kırıldı. Yok oldu. Profesörüm kahveli güneşli gün storylerini atmaya devam etti, ötekisi storylerime paylaştığım an tıklayıp devekuşu modunda takıldı, berikisi su aygırı modunda futbol twitleri atmaya devam etti. Ki bunlar, doktora yemeğime çağırdığım, evime bile davet ettiğim & evine gittiğim insanlar. Beklentim toplum genelinden değil veya toplumdaki genel duyarsızlık değil. Yakinen bildiğim tanıdığım çevrenin yaşattığı şok. 

Bu büyük hayal kırıklığı denizinde de yalnız değildim. Bu konuyu buradaki Türk arkadaşlarıma açtığımda, çok benzer tepkiler aldım. Birisi hatta arkadaşa “Neden yardım edelim depreme grevcilere para veririz” demiş. O arkadaşa Fransız arkadaşı “son günlerde çok konuşma isteği yok diye psikologa gittiğini” anlatmış, diğer Fransız “doktoru eklemleri ağrıyor diye koşu gününü azalttığı için psikologa gitmiş” bunu söylemiş. Dertli diğer arkadaşım “mesaj atan yazan tüm arkadaşlarım Brezilyalı Arap Perulu bilmem ne, ülke yıkılmış, bunların -Fransızların- umrunda değil” dedi. Ki bunlar da entegre olmuş kişiler. Öteki arkadaşım: “Öyleler ya, bana da bir arkadaşım Kosta Rika gezisinden döndüm yeni öğrendim geçmiş olsun dedi sadece. Sadece kendi planları, kendi rutinleri, kendi hayatları önemli onlar için. Başkalarının başına gelenler, onların sorunu ve sorumluluğunda. Robot olmuş hepsi. Yardım etmek ya da empati kurmak diye bir şey yok. Bencilliği bireysellik olarak görüyorlar. Burada da derdi şov olan çok insan var. Yine de oradaki empati yoksunluğu çok büyük boyutta. Bir de justify ederler devletin görevi, yok sigortanın görevi deyip sorumluluk hissetmezler, bir de yargılarlar bile aaa sigortası yok muymuş diye. Biz onların her bayramını kutlarız her geleneğini öğrenmeye çalışırız ama bizimkilere gelince aynı ilgiyi kesinlikle göremedim. Belki bir Vietnamlı bir de Rus arkadaşım ilgi gösterdi o kadar. Üzücü evet ama onların bu özelliklerini ne kadar erken kabullenirsek o kadar iyi, özellikle uzun vadede orada yaşamayı düşünüyorsak... ben ilk pandemide fark ettim, sonra geri döndüm.” yazdı dertli dertli. Gördüm ki hiç yalnız değilim yaşadıklarımda.

Hani anlamıyorum, bu kadar mı robot oldunuz, bu kadar mı insanlıktan uzak oldunuz arkadaş? Aynı duyarsızlığı Ukrayna savaşı başladığında da yaptılar, sonra duyarsızlığa tepki büyük olunca duyarlılık şovlarına başlayıp profil fotoğraflarını siyaha çevirdiler. Fakat Almanya’da bomba patladığında- sel olduğunda hepsine geçmiş olsun ilettiklerim insanlar, deprem sonrası aynı acıyı ben yaşarken kayboldular. İyi insan kötü insan vardır. Fakat iyi insan diye kodladıklarımın ne kadar kötü olduklarını görmek beni yıkmıştır belki bilmiyorum. Gönül yollarımın fay hatlarını alt üst ettiler. 

Bu saatten sonra yapacağım şey ne? Mümkünse bu coğrafyayı terk etmek. Çünkü bağımı kopardım zihnen. Bu bağ yeniden sağlanır mı bilmiyorum. Bu coğrafyayı terk edemezsem ise, Türkiye hakkında her bok ile ilgili eleştiri yapan ama bu dönemde gıkı çıkmayan ‘tanıdıklarıma’ “o gün yardım ettin mi de eleştiri hakkına sahip olduğunu düşünüyorsun” diyeceğim. Kindar biri değilimdir ama bugün yanımda olmayanları hayatımın hiçbir anında yanımda istemediğimin farkındayım en azından.

Sağlıkla, sevgiyle, sağlıcakla kalın.

Yorumlar