Subliminal İşgal - Misafir Odası


Subliminal İşgal


İlluminati veya Sublüminal mesaj kelimelerini illaki duymuş, bunlarla ilgili klip vb. şeylere denk gelmişsinizdir diye düşünüyorum. Ben de çok önceleri İlluminati yi duymuş, özellikle yerli ve yabancı kliplerde bu örgüte ait sembollerin kullanıldığını görmüştüm. Ancak İlluminati ile Subliminal (Bilinçaltı mesaj) mesajın farklı olduğunu son zamanlarda okuduğum kitap neticesinde kendimce çıkardım. (Bu arada kitabın adı, Subliminal İşgal)

Peki neymiş bu Subliminal mesaj? 

25. kare olayını hepiniz duymuşsunuzdur. İnsan gözünün bilinç seviyesinde algılayabildiği kare sayısı 24 iken 25. kareyi gözle göremesek bile beyin algılıyor. (Doğru bir tanım değil ama genel olarak böyle bilindiği için böyle tanımladım.) 

İşte verilmek istenen bilinçaltı mesajda bu 25. kare olarak veriliyor. 

Bilindiği üzere herhangi bir bilginin beyinde kalıcı olması için (uzun süreli belleğe (USB) girmesi için) bilinen bir şeyler ile beyin bağ kurar ve bilgi kalıcı olur. Ancak herkesin yaşadığı deneyimleri ve bilgisi eşit değildir. O zaman genele dair bir mesaj verilmek isteniyorsa bütün insanlar için geçerli olan durumlar (arketipler) kullanılmaktaymış. Bunlar doğum, ölüm, cinsellik, korku vb. gibi durumlar. Bu durumlarla çağrışım yapan bir bilinçaltı mesaj verildiği zaman, ilgili mesaj maalesef usb ye girmiş oluyor. Ve istesekte istemesekte artık bu bilgi bizim bir parçamız oluyor. 

İnsan 5 duyu organı ile öğrenir. Bunlar Görme, Duyma, Koklama, Tatma ve Hissetme (Dokunma). Bunlar için de bilinçli algılamamız için çeşitli sınırlar mevcut. Örneğin, insan duyma eşiği 20Hz- 20KHz aralığındadır. Ve bu aralık dışında kalan sesleri duyamıyoruz ama beyin bu sesleri algılayıp yorumlayabiliyor. Özellikle kliplerde 20Hz e eşit veya daha alt frekansa sahip sesler ile bilinçaltı mesajlar verilmektedir. Başka bir yöntem olan ters mesaj yöntemi duyusal olarak en etkili yöntemdir. Ters mesaj da bir şarkının tersten de okunduğu zaman çeşitli anlamlara gelmesi, bu şekilde bilinçaltı mesajın verilmesidir. Tabi her duyu organı ile ilgili onlarca yöntem, binlerce örnek bulunmakta, merak edenler internetten araştırabilir ya da kitabı alıp okuyabilir.

1900'lü yılların başında yapılan bilimsel çalışmaların, 1950’li yıllardan itibaren sistematik olarak bilinçaltı yönlendirme ve kontrol için kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Bu yöntemler, önceleri satışı yapılan bir malın daha fazla alınması için reklamlarda ve afişlerde kullanılırken, günümüzde aklınıza gelen gelmeyen hemen her basılı ve görsel yayında kullanılmaktadır. Reklamlarda, film ve dizi sahnelerinde, çizgi filmlerde, şarkılarda, video kliplerde, afişlerde, el ilanlarında, internet sitelerinde, haber sayfalarında, spor programlarında vs. vs. Bu şekilde durmadan çeşitli bilinçaltı uyaranlara maruz kalmaktayız.

Ben normalde neredeyse hiç TV izlemiyorum. Şarkı dinlemeyi seviyorum ama klipleriyle pek bir işim olmuyordu. Kitabı okurken ki etki ile kendi kendime bunlardan da vazgeçebilirim dedim. Ama düşündüğüm zaman, ben oyunu kuranların yerinde olsaydım herkese ulaşabileceğim yöntemleri kullanırdım. Tam bu düşünce esnasında  Ezanın da okunuyor olması ile, dedim ki eskiden imamlar ezanları okuyordu, şimdi merkezi sistem okunuyor. Ben oyunu kuranların yerinde olsam ezanın içine istediğim mesajı koyar, evinde tv, bilgisayar, gazete, dergi olmayanların bile evinden daha doğrusu beyninden içeri girebilirdim. Tabi daha sonra kitabın ilerleyen sayfalarında, abd'nin körfez savaşında zaten bu yöntemi kullanmış olduğunu öğrendim. (Kurtlar vadisini izleyenler varsa bir ara bunu birebir işlemişlerdi bir kaç bölüm) Yani demem o ki sıradan bir insanın bir kaç kelime bilinçlenmesiyle düşünebileceği bir durumu, 70-80 yıldır bilinçli bir şekilde kullananlar rahatlıkla düşünüp hayata geçirebilir diyorum. 

Uzun lafın kısası, çok garip bir zaman diliminde yaşıyoruz. Gelecek filmlerinde robotları işliyorlar ama asıl yapmaya çalıştıkları robotlaşan insanlar galiba. Olayın çok fazla boyutu var, ve ben kendi adıma kısa vadede nasıl bir önlem alınabilir sorusuna cevap bulamadım. (Çünkü biraz düşününce evimize koyduğumuz modemler bile ses çıkarıyor, ayarlanmış veya ayarlanabilir sesler ise? ya da bir çok örnek olabilir herkesin evinde işinde kullandığı cihazlara dair.)

Bilinçli olmak ama çok fazla kafayı takmamak, bozmamak lazım, çünkü sonu bireysel olarak kötüye gidebilir gibi geliyor. Özellikle çocuklar için çok dikkatli olunması lazım. Bir yetişkin gözü saniyede 100 Milyon! Bitlik veri alabiliyor iken bu rakam çocuklarda 300 ile 400 milyon arasında değişmektedir. O zaman çocuklara izlettirilen çizgi filmler, klipler, boyama kitapları, okuma kitapları, tv, telefon, tablet gibi şeyler için azami dikkat gösterilmesi, hem birey olarak bizler ve çocuklarımız için hem de geleceğimiz için önem arz etmektedir. (Google'a subliminal meaj yazıp biraz görselleri incelemenizi tavsiye ederim.)

Eksik veya yanlış ifade ettiğim yerler olabilir. Abartıldığını ya da abartttığımı düşüneniz varsa internette araştırma yapabilir, kitabı okuyabilir, yabancı üniversitelerin konu ile ilgili yaptığı bilimsel çalışmaları araştırabilir. 

Konuyu noktalamak adına son söz: “İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna et­mekten kolaydır.”

Ahmet FC
18.10.2018



Blog benim damar benim temalı eleştirel bakış açısına sahip, otoriter ama bir o kadar da babacan blog sahibi notu: Bu ayın Misafir Odası yazısını okuduktan sonra “ooooh ne güzelmiş tüm akrabalarına yazdırıyor yazıyı. Ne farkın var ihalaleri akrabasına eşine dostuna veren belediye başkanlarından, siyasetçilerden. Bırakıyorum arkadaş bu blogu okumayı” diyen okurlarım olacaktır. Onlara cevabım: Gidin lan. Gidin saçma sapan Yutubırların çelınçlarını izleyin. Neyse sakinim. Subliminal şeyleri daha öncesinde biraz okumuş incelemiştim lise ve üniversite yıllarında fakat bu denli kısa-öz biçimini görmemiştim o ayrı. (Sübliminal, Müslüminal ehehehe) Hele hele yazıyı okurken, ki sizden şanslıyım yayınlanmadan önce okuyorum :D vay anasını dedim merkezi sistemle ezan kısmında. Bizim toplum bilgisayarlar ile uğraşan insanları hep 1-0-1-1-1-0 gibi tekdüze, monoton, asosyal falan zanneder ya, heh işte bu yazının sahibi Ahmet abi öyle değil. Bilgisayarsal şeylerle uğraşan bir insanla tanışsam hep Ahmet abi ile kıyaslıyorum Almanya’da ve hiçbiri bu denli sosyalliğe sahip değil. Hem sarışın, mavi gözlü.... Neyse :D Yazı cıvıdı. Siz yazıyı okuyun, ben de Ahmet abiye teşekkür plaketi siparişini vereyim :D Kalın sağlıcakla.

Yorumlar