İş Hukuku Pratik Sorular ve Yanıtlar

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU PRATİK ÇALIŞMA

OLAY: Ersin, GüvenBank A.Ş.’nin genel müdürüdür. Ersin, kar marjını artırmak maksadıyla şubelere talimat vererek, haftasonları vadeli hesaplardan para çekilerek söz konusu paraların repo piyasasında değerlendirilmesini ister. Ancak Kocaeli Real Şubesi Müdürü Deniz söz konusu talimatın Bankalar Kanunu’na aykırı olduğunu belirterek bu işlemi yapmayı reddeder. Bunun üzerine Ersin Yönetim Kurulu’ndan karar alarak Deniz’in iş sözleşmesine son verdirir.

Deniz’in yerine söz konusu şubeye Aslı müdür olarak atanır. Ancak Aslı hakkında yürütülen bir iç soruşturma nedeniyle kendisine işçi almak hususunda yetki verilmez. Buna karşın Aslı banka adına yerel gazeteye veznedar alımı ilanı verir ve ilanı takiben akrabası Orhan ile iş sözleşmesi imzalar. Orhan iki yıl çalıştıktan sonra durum Ersin tarafından tespit edilir ve Orhan’ın iş sözleşmesine son verilir.

Bu esnada Çalışma Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelik uyarınca her işyerinde bir adet mühendis görevlendirilmesi zorunluluğu getirilir. Bunun üzerine Aslı, mühendise verilecek ücretin yüksek olacağı düşüncesiyle iki yıllık yüksekokul mezunu tekniker Selim’i bu işle görevlendirir. Selim işyeri güvenliğine ilişkin denetimlerinde yanıcı maddelerin muhafaza altına alınması hususundaki mevcut teknik aksaklıkların farkına varmaz. Bir süre sonra işyerinde yangın çıkar ve büyük maddi hasar meydana gelir.

Soru 1: Ersin ve Deniz söz konusu banka nezdinde hangi hukuki sıfatla görev yapmaktadır? Açıklayınız.
Soru 2: Deniz’in Ersin tarafından verilen talimatı yerine getirmemesi sonrasında iş sözleşmesine son verilmesi yerinde midir? Açıklayınız.
Soru 3: Orhan’ın yetki sahibi olmayan Aslı ile yapmış olduğu iş sözleşmesi geçerli midir? Durumun tespiti üzerine iş sözleşmesine Ersin tarafından son verilmesi yerinde midir? Açıklayınız.
Soru 4: Aslı tarafından yönetmeliğe aykırı olarak mühendis yerine tekniker görevlendirilmesi mümkün müdür? Selim’in teknik aksaklıkların farkına varmaması sonrasında işyerinde meydana gelen yangından kaynaklı maddi hasardan kim sorumludur? Açıklayınız.


 

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU PRATİK ÇALIŞMA CEVAPLAR
1-Söz konusu soruya cevap verebilmek için bir işyerinde işveren konumunda görünen en azından sözleşmenin işveren tarafında yer alan kişilerin kimler olabileceğini tanımlamakta fayda vardır:

Somut işveren: Emir ve talimat verme yetkisine sahip işçi çalıştıran kişi.
Soyut işveren: İş görme ediminin alacaklısı olan kişi (örn. Tüzel kişi işverenlerde tüzel kişinin kendisi.
İşveren vekili: 4857 sayılı Kanuna göre işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alarak işveren adına hareket eden kişi. (Sendikalar Kanunu anlamında ise işletmenin bütününü sevk-ü idare eden kişi)

Bu olayda ilk etapta iş sözleşmelerinin tarafı olan ve iş görme ediminin alacaklısı konumunda bulunan soyut işvereni tespit etmekte fayda vardır. Bu tanıma uyan kişi doğrudan doğruya Güvenbank A.Ş.’nin kendisidir. Bununla birlikte soruda bahsi geçen Deniz ise gerek soyut gerekse somut işveren tanımlarına uymamaktadır. Zira bu işyerinde işçi çalıştıran kişi konumunda olan biri değildir. Ancak Deniz şube müdürü sıfatıyla işyerinin yönetiminde görev almış, yetkileri kısıtlı olsun yahut olmasın işverenin yönetim hakkını kullanmakta olan daha özet bir deyimle işyerini işveren adına idare eden kişidir. Bu itibarla Deniz’in işveren vekili olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Ancak Ersin açısından durum biraz daha karmaşıktır. Her ne kadar Ersin işyerinde işçi çalıştıran kişi olmaması nedeniyle soyut ve somut işveren sıfatlarına uymamakta ise de işyerini sırf işveren adına idare etmesinden hareketle gerek Sen. Kan. Gerekse İş Kan. Anlamında işveren vekili olarak kabul etmekte mümkün değildir. Bunun gerekçesi Bankalar Kanunu’nun 21. maddesinde saklıdır. Ersin’in üstlendiği pozisyon olan banka genel müdürleri için Ban. Kan özel bir düzenleme getirmiş ve banka genel müdürlerinin yönetim kurulunun doğal üyesi sayıldığına hükmetmiştir. Bu hüküm İş Hukuku anlamında emir ve talimat verme yetkisiyle donatılan yönetim kurulu ve bizatihi üyelerinin somut işveren olarak adlandırılmasıyla uyum sağlamaktadır. Bu bakımdan ilgili kanun uyarınca Ersin yönetim kurulunun doğal üyesi haline geldiğinden doğrudan doğruya işçi çalıştıran-emir talimat veren kişi düzenlemeleriyle donatılmış olmaktadır. Dolayısıyla söz konusu hüküm gereğince Ersin diğer bir deyişle banka genel müdürleri işveren vekili değil, bizatihi somut işveren olarak tanımlanacaktır.

2-Ersin’in işyerinde somut işveren olarak tanımlandığını yukarıda belirtmiştik. Bu durumun doğal sonucu Ersin’in işyerinde yönetim hakkını kullanabilmesidir. Ancak Ersin işyerinde yönetim hakkını kullanırken dürüstlük kuralları ve mevzuat hükümleri dairesince hareket etmek zorundadır. Buna karşın hem işveren vekili hem de işçi olması bakımından iki yönlü bir hukuki konumda bulunan Deniz ise işveren tarafından verilen emirleri yerine getirmek zorundadır. Aksi taktirde hatırlatıldığı halde işin gereğini yapmamasından hareketle iş sözleşmesine haklı olarak son verilebilecektir. Bununla birlikte buradaki hukuki sorun Ersin tarafından verilen emrin dürüstlük kuralları bir yana Bankalar Kanunu’na da aykırı olmasıdır. Zira vadeli yahut vadesiz hesaplardan hesap sahibinin emri olmaksızın para çekim işlemi yapılması yasaklanmıştır. Bu bakımdan verilen emir karşısında Deniz emir ve talimatları yerine getirme borcu ile mevzuat hükümlerini uygulama arasında bir seçim yapmak zorundadır. Deniz her halukarda mevzuat hükümlerini öncelikli olarak uygulamak verilen emirleri ise ancak bu hükümlere uygun düştüğü ölçüde yerine getirmekle mükelleftir. Bu bakımdan Ersin tarafından verilen yasadışı emri yerine getirmemesi hukuken uygun bir davranış olarak nitelendirilebilir. Ancak bu durum karşısında Ersin’in işveren tarafından verilen emirlerin yerine getirilmemesinden hareketle Deniz’ın iş sözleşmesine son vermesi yerinde değildir. Bu türlü bir fesih işlemi geçersizdir. Bu bakımdan Deniz geçersiz feshin temel sonuçları olan işe iade hükümlerinden faydalanabilecektir.

3-Öncelikle bir iş sözleşmesi işveren yahut yetki sahibi olan işveren vekili ile yapılabilir. Bu bakımdan olayda yetki sahibi olmayan işveren vekilinin yapmış olduğu iş sözleşmesini geçerli olarak addetmek mümkün değildir. Ancak işçinin böylesi bir durum karşısında işveren vekilinin yetki sahibi olmasını bilmesi mümkün olmadığı gibi bunu araştırma mükellefiyeti de yoktur. Nitekim Yargıtay 86 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararında bu türlü şekilde yapılan bir hizmet sözleşmesine geçerlilik addedilemeyeceğine hükmetmiştir. Bu itibarla öngörülen iş sözleşmesi geçersiz kabul edilecektir. Ancak işçinin iki yıllık bir çalışması vaki olduğundan ortada fiili olarak bir iş ilişkisinin bulunduğu açıktır. Dolayısıyla yetki sahibi olmayan işveren vekili ile yapılmasından hareketle işveren Ersin’in iş ilişkisini ortadan kaldırıcı bir beyanda bulunması geçerlidir. Bununla birlikte ortada işçinin kusurundan kaynaklanmayan bir fesih hali olduğu da açıktır. Dolayısıyla iyiniyetli olarak iki yıl boyunca çalışmış ve kendi kusuru olmayan bir halden dolayı iş ilişkisi sonlandırılmış olan işçinin haklarını korumak işçinin korunması ilkesinin getirdiği bir zorunluluktur. Hakeza Yargıtay da bu türlü hallere ilişkin olarak işçinin kusurunun tespit edilememesi nedeniyle işçinin olayımızda Orhan’ın iki yıllık çalışması karşılığı kıdem tazminatı (altmış günlük ücret) artı ihbar tazminatına (altı haftalık ücret) hak kazanacağına; ancak işe iade hükümlerinden yararlanamayacağına hükmetmiştir.

4- Öncelikle ortada bir mesele vardır ki oda işyerinde yangın çıkmış olması ve bunun neticesi maddi hasar meydana gelmesidir. Bu duruma karşılık bu hasarın diğer bir deyişle doğrudan soyut işverenin maruz kaldığı zararın sorumluluk sahibi yani zararın meydana gelmesinde kusur sahibi kişilere ödettirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla:

Aslı: Olay tarihinde zararın meydana geldiği yerin işveren vekili konumundadır. Bu türlü olaylara karşı bir ön denetim maksadıyla çıkarılan işyeri yönetmeliğini bilmekte ve birinci derecede uygulama sorumluluğundadır. İşverenlerin ve ek olarak işveren vekillerinin gerek kanunları gerekse Yargıtayın net deyimiyle işçi güvenliğini sağlama maksadı taşıyan her türlü düzenlemeyi bilmesi ve bunlara en üst düzeyde uyması şarttır. Oysa ki Aslı işveren vekili olarak söz konusu yönetmeliği bildiği halde uygulamaktan haksız olarak kaçınmış ve gerekli bilgi-tecrübeye sahip olması mümkün olmayan bir işçi ile iş sözleşmesi yapmayı tercih etmiştir. Bu bakımdan kusurludur, zararın meydana gelmesinde etkili olmuştur. Netice itibariyle zarardan sorumludur.
Semih: Söz konusu şahıs işyerinde mühendis statüsünde görevlendirilmiş bir teknikerdir. Semih’in sorumluluğuna gidilebilmesi için aranan ana şart kendisinin bu işi yapacak bilgi ve tecrübeden yoksun olduğunu bile bile bu işi yapmaya devam etmesi olacaktır. Bu halin ispatı durumunda Aslı ile birlikte Semih’te bilirkişi tarafından tespit edilecek kusur oranları nispetince sorumlu tutulacaklardır. Ancak mevcut ekonomik kriz ortamlarında işçiler bir an evvel işe girmek ve ekonomik olarak kazanç elde etmek istemektedirler. Dolayısıyla Semih’in bu türlü bir zorunluluğun etkisiyle işin üstesinden gelebileceğini düşünmesi muhtemeldir. Netice itibariyle bu durum dahi dikkate alınmak suretiyle Semih’in bir kusuru tespit edilirse kusur oranlarında gerekli indirimler yapıldıktan sonra sorumluluğuna gidilebilecektir.

Yorumlar