Ters Orantı: Kapitalizm vs Toplum - Tesettür Sorunsalı


TERS ORANTI : KAPİTALİZM ve TOPLUM – TESETTÜR SORUNSALI

Son birkaç yıldır, ekonominin düzelmesi, halkın refah seviyesinin artması ve bireylerin dini vecibelerini daha kolay yerine getirebilmesi nedeniyle büyük bir sosyal değişime tanıklık etmekteyiz. Bu değişimdeki en büyük faktör ise kesinlikle kapitalizmin bizlere armağan ettiği arz-talep dengesi ve bunların sonuçları. Olayı biraz somutlaştırmak gerekirse, yazımızın konusu: örtünme ve örtünmedeki değişimler… Günümüzde artık örtünmenin -daha doğrusu sadece başı kapatmanın- maalesef moda haline geldiği ve asli dini vecibelerden habersiz bir şekilde sadece göstermelik kısmı halletmek suretiyle yaygınlaştığı kesindir. Çünkü bazı bayanlarımız maalesef adeta bir yarışa dönüşmüş bir biçimde, dikkat çekmemesi imkansız renkte ve genişlikte olan (darlıkta da diyebiliriz) kıyafetlere ilgi gösteriyorlar.

Aslında ilk başta bu trendin nasıl başladığını sorgulamak gerek. Acaba halkın talebi bu tür giysiler yönünde olduğu için mi şirketler bu türlere yöneldi, yoksa birkaç şirketin ilk başta azınlık olarak çıkarttığı bu giysilere olan rağbet mi zamanla artarak bu noktaya gelindi? Yani suçlu halk mı yoksa şirketler mi? Yoksa her ikisi mi?

Aslında bu durumun derinine ve kökenine inersek olayı daha rahat kavrayabilir ve sonuca daha kolay varabiliriz. Ekonomik refah seviyesinin yükselmesiyle birlikte değişim zaten kaçınılmazdı. Bu değişimle birlikte harcamalar da değişti ve başta giyim olmak üzere alternatifler aranmaya başlandı ve bu arayışların sonucunda bu noktaya gelindi. Daha ileriki süreçte neler olacağını ve ne gibi değişikliklere uğrayacağımızı bilemeyiz ancak, bu günlerdeki sorunlarımıza çözüm önerileri getirebiliriz. Fakat öncelikle sorunları netleştirmemiz gerekiyor.

Öncelikle örtünme dinen nasıl olmalıdır?
Cevap, çeşitli kaynaklarda okuduğum kadarıyla şöyle; sadece bileklere kadar eller, ayak bileğine kadar ayak kısmı ve çenenin altından saç bitimine dek saç görünmeyecek bir biçimde açık kalabilir. Bu yerlerin dışında kalan kısım kesinlikle kapanmalıdır.

Örtünme konusunda yapılan yanlışlar neler öyleyse?
Çevredeki insanların söylemleri ve benim düşüncelerim sonucunda vardığım sonuçlar şu şekilde: 
1  -    Örtünme artık çoğu gencimiz tarafından bir moda, bir trend olarak algılanıyor. Özenmeler başlıyor ve bir süre sonra çevreden etkilenerek bu gerçekleşiyor. Aslında bu din adına gayet güzel bir gelişme. Sonuçta tesettür gibi gayet mühim bir sorumluluk yerine getiriliyor. Ancak bu, sadece şeklen gerçekleştiriliyor ve örtünmenin birlikte getirdiği sorumluluklar bilinmiyor. Baş kısmını örtmenin tüm sorumluluktan kurtaracağı sanılıyor.
2  -    Tesettürün asıl gayelerinden biri çevreye karşı dikkat çekmemektir. Fakat giysilerdeki renk seçimleri bunu imkansız hale getiriyor. Göze çarpan renklerin seçilmesi, bu gayenin gözardı edildiğini veyahut bu gayeden bihaber olunduğunu gösteriyor. Şimdiki dönemde simsiyah giyinmenin pek uygun olmayacağı aşikar ve bu tür giyim tarzı bayağı azalmış durumda zaten. Fakat buna tam zıt olarak gökkuşağı gibi giysiler giymek de hiç uygun olmuyor.

3  -    Namaz kılmayan, ibadet etmeyen ama başını kapatarak gezenler bir yana, kıyafetinin kollarını dirseklere kadar çekmiş bir biçimde birçok kimseyi görüyoruz. Hatta birçok tesettür markasının gazetelerdeki reklamlarında kullanılan mankenlerde dahi kolların görünmemesi gereken kısmı görünmekte. Gözlemlediğim diğer durumlardan birisi de etek boyları. Bileğin birkaç cm yukarısında olan etek boyları kuşkusuz ki dinimizce uygun değil. Fakat bu da malesef yaygınlaşmakta.

5  -    Hakeza bence en vahimi, başörtüsünün altında boynun vs. görünmesi… hiç ayrıntıya girmiyorum, anlaşıldı sanırım…

Toplumumuzdaki kadınlar giyinmeyi öğrendiler eskiye oranla. Siyahlar içinde gezen kimselere gayet olumsuz bakılıyordu son zamanlarda ve bu değişim kanımca güzel oldu. Fakat güzel giyinme, yanlış öğrenildi maalesef. Gerekli durum açıklanamadı sanırım tam olarak. Kapanmaktaki asıl önemli olanın başı kapatmak değil, tesettürün gerektirdiği koşullarda yaşamak olduğu anlatılamadı. Hatta artık aileler oğullarına ‘tesettürlü gelin’ konusunda da diretmiyorlar. Çünkü bazı aileler de farkına vardı ve biliyor artık her tesettürlünün, aslında tesettürlü olmadığını; önemli olanın giysi değil, karakter ve düşünce yapısı olduğunu… Ayrıca toplumumuzda yaygın olan ‘şeklen dini yaşayış’ burada da bizim karşımıza çıktı. Sırf anne baba öyle yapıyor diye ibadet etmek, araştırmadan ve hiç sorgulamadan.

Evet, yukarıda da değindiğim gibi burada gayet mühim bir sorumluluk yerine getiriliyor ancak bu sadece şekli olarak yerine getirilmekte.

Ayrıca kapanmaların bir kısmı –her ne kadar karşı çıkan olacaksa da- mahalle baskısından kaynaklanıyor. Babası annesi istedi diye, istemeye istemeye örtünen çok kimse var sadece örtmüş olmak için. Bu bence çok ama çok yanlış. Özgür olmadan, istemeden kılınan namaz neye yarar? Tutulan oruç sadece açlığa sebebiyet verir. Kapanan da sadece baş kısmı olur.

‘Bu gözlemleri niye yaptın?’ ‘Sanane?’ ‘Milleti mi dikizliyorsun?’ gibi şeyler söyleyenler muhakkak olacaktır fakat ben bu yazı sonucunda hiç kimseye şunu yapın falan demeyeceğim, hatta gelecekte eşimden başkasına da düşüncelerim doğrultusunda giyinişi hakkında istekte bulunmayacağım. Bu da istekten öteye gitmeyip, sadece öneri seviyesinde kalacak. Fakat bu gözlemleri yapmak ve gözlemlerimin sonucunu aktarmak benim için bir görev düşünceme göre. Bu söylediklerim direkt olarak kimseye karşı değil, sadece genel gözlemlerimin sonucudur. Lütfen kimse kendisine karşı bir kastım olduğu zannına kapılmasın…

Aslında çok çok daha uzun yazabileceğim bu yazıyı bitirirken Mevlana hazretlerinin bir sözünü yazmak istiyorum… ‘Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol…’ 
Farkına varılabilmesi ve güzellikleri en güzel biçimde yaşamamız dileğiyle…

Yorumlar