Medeni Usul Ders Notları - Final - 13.12.2012
Davada taraflar:
Kural olarak kesin hüküm sadece tarafları etkiler. Dolayısıyla hiç kimse savunma imkanı
bulunmadığı bir davanın sonuçları ile bağlı tutulamaz. Kesin hükmün etkisini
davanın tarafları ile sınırlandırılmasının ardında çeşitli nedenler vardır.
Bunlardan ilki ; medeni usul huk.
Amacının tarafların arasındaki uyuşmazlıkları çözmekle sınırlı olmasıdır. Ikinci neden : birçok medeni usul
kanununda 3.kişilere itiraz davası açma hakkı verilmemiş olması, sadece belirli
kimselere temyiz yoluna başvurma imkanı tanınmasıdır. Bunun yanı sıra davanın sonucunun tarafların getirdikleri malzeme
ile şekillenip, her zaman maddi gerçeği ortaya çıkarmaması da 3.kişilerin
başkalarının yürüttükleri davaların sonucları ile bağlı olmasına engel olur. Son ve en onemli neden : hükmün yeni
bir hak yaratmaması , tesbit edici bir etkiye sahip olmasıdır. Kesin hükmün,
yalnız davanın taraflarını etkileyeceğine ilişkin kuralın sayısız istisnası
mevcuttur, bu istisnai durumların kabulu, kesin hükmün bazı kişilere sirayeti
hususunda bir ihtiyacın doğmasına bağlıdır. Boylece ihtiyacın varlığı ise, her
durumun münferit incelenmesine bağlıdır.
*** bu ana kuralın kaynağı medeni usul hukuku,
getirilen istisnaların kaynağı ise maddi
hukuktur. (Kesin hükmün subjektif sınırları)
Taraf kavramına
ilişkin teoriler :
1.görüş : maddi
anlamda taraf teorisi : bu teoriyi savunan yazarlar, maddi hukuk ve şekli
hukukun birliği varsayımından yola cıkarlar. Buna gore taraf, hem dava
ilişkisinin sujesi, hem de hukuki muamelenin sujesidir. Bu teoriye gore taraf şudur : ‘’ kim, maddi
hukuk ilişkisinin sujesi olduğunu iddia ediyorsa, taraf odur.’’ Bu teoriyi
savunanlar, maddi hukuka ilişkin hakkı, dava şartı olarak Kabul etmektedirler.
Bu nedenle bir kişinin taraf olup olmadığının saptanması için davanın esasına
grime zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Maddi anlamda taraf teorisi, yetersiz
kalmaktadır zira, maddi hukuk ilişkisinin sujesi olmayan kişiler de, kendi
adlarına yani taraf olarak hukuki himaye talep edebilmekte, yani dava
açabilmektedirler. Maddi hukuktan hareket eden taraf, kavramı bu durumu izah
Edemez. Maddi hukuk ilişkisinin tarafı olduğunu iddia eden ‘taraftır’
şeklindeki tarif, menfi tesbit davasındaki taraf durumunu da izah edemez
Teorinin
aksayan yönleri madii anlanlamda hak sahibi olmayan kişieri bazı durumlarda
acıklayamaması ve her hukuki uyuşmazlığın temeilnde bir maddi hukuk ilişkisinin
bulunmamasıdır.
2.teori:
şekli anlamda taraf teorisi
taraf,mahkeme
önünde kendi adına hukuki himaye talep eden davacı veya kendisine karşı mahkeme
önünde hukuki himaye talep edilen davalı kişllerdir.şekli anlamda taraf kavramı
günümüzde Kabul görmüş bir teorinin ürünüdür.bu tarifin maddi hukuk ilşkilsi
ile bağlantısı yoktur.eski görüşün aksine bugün taraf kavramı saf usuli bir
kavram olark Kabul edilmektedir.bu teori maddi anlamda taraf kavramının ortaya
çıkardığı birçok sakıncayı bertaraf etmiştir,maddi hukuk ilşkisinin tarafı
olmayan ancak kendi adına hukuki himaye talebinde bulunan kişiler maddi anlamda
taraf teorisinin aksine taraf olarak Kabul edilmektedir.ayrıca şekli anlamda
taraf kavramının kabulü davacının hukuki bir ilişkinin varlığını iddaa etmediği
mendi tespit davalrının acılmasını da mümkün kılmıştır.söz konusu bu teori
maddi ile usül hukukunu birbirinden ayırmış böylece sıfat ile dava takip
yetkisini birbirinden kesin şekilde ayırmıştır.
Fonksiyonel
anlamda taraf teorisi:
Şekilye
katılırlar fakat tek bir taraf kavramının tüm davalara uygulanmasının mümkünsüz
olduğunu savunurlar.şahıs varlığına ilişkin davalarla malvarlınkiler arasında
ayrım yapmak gerekir.mala ilişkin bir davada iki şahıs değil iki ihtilaflı
malvarlığı mevcuttur.ve her mala ilşkin dava malvarlığının idaresine yönelik
bir eylem olduğundan bu davanın tarafı ihtilaflı malı idare yetkisini haiz olan
şahıstır.bu teori taraf kavramını ikiye böldüğü için uygun deildir.diğer bi
sakıncası ise verilen hükmün idare yetkisine haiz kişilerin dışında kimseyi
etkilememesidir. Oysa şekli ,malsahib,nn de bundan etkilenmesine izin verir.
alangoe ye gore , davacının beyanına üstünlük tanınmalı,
tarafların kimler oldukları dava dilekçesinden anlaşılmaktadır.
İki taraf sistemi
Her davada bir davacı ve bir davalı olmak üzere mutlaka ve
sadece iki tarafın bulunması şarttır. Buna iki taraf prensibi denir. Bu tarafların farklı sahıslar olması gerekir.
Kimse kendisi ile davacı ve davalı durumunda
olamaz. Tarafların, aynı şahıs olmaması esasından çıkan bazı sonuclar
sunlardır : taraf, hasmın temsilcisi olamaz, dava ortağı olamaz, hasma müdahale
edemez, hasmın şahidi olamaz. Taraflar mahkeme onunde eşittirler, yani usuli
açıdan aynı hak ve yetkilere sahiptirler. Ancak bu eşitliğin şekli olduğunu
davacı ve davalı olma bakımından taraf durumunun farklı sonucları olacağı,
davacının en kötü ihtimalle sadece davanın reddiyle karşılaşması ve yargılama
giderleri ile mahkum oması soz konusu oldugu halde davalının bunlar yanında
aleyhine netice-i talebe de hükmedilebilmesi ihtimalinin bulundugunu düşünmek
gerekir.
TARAF EHLİYETİ
Medeni usul ilişkisinin sujesi olma ehliyetidir. Medeni
usuldeki taraf
ehliyeti maddi hukuktaki hak ehliyetinin karşılığıdır.
Bu ehliyete sahip olan her kişi davada taraf olabilirler.
Her gerçek kişinin taraf ehliyeti vardır. Taraf ehliyeti, çocuğun
sağ ve tam olarak doğumuyla başlar. Fakat cenin, sağ olmak şartıyla ana rahmine
düştüğü andan itibaren taraf ehliyetine sahiptir. Ölümle taraf ehliyeti son bulur. Dava
açıldıktan sonra taraflardan biri ölürse, ölenin taraf ehliyeti son bulur, dolayısıyla
davanın devam etmesine imkan yoktur. Ölenin mirasçılarına karşı davanın devam
edebilme hususunda bir ayrım yapılır. Buna gore, yalnız öleni ilgilendiren yani
mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar tarafın ölümü ile sonuçsuz kalır.
Yani bu davalar ölen tarafın mirasçıları tarafından devam edilemez. Yalnız öleni ilgilendirmeyen yani mirasçıların
malvarlığı haklarını etkileyen davalar tarafın ölümü ile sonuçsuz kalmaz, bu
davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı veya mirasçılar tarafından devam
edilir. Bu halde ölen tarafın mirasçıları, davayı MECBURİ
DAVA ARKADAŞI OLARAK HEPBİRLİKTE TAKİP EDERLER.
Tüzel kişiliği
bulunmayan toplulukların taraf ehliyetleri de yoktur. Birincisi adi ortaklığın
taraf ehliyeti yok, ikincisi miras ortaklığının taraf ehliyeti yok
Ancak adi ortaklığa karşı açılacak davada bir ayrıma gerek
vardır. Davanın konusu paradan başka birşey ise, davanın bütün ortaklara karşı
birlikte açılaması gerekir. Bunlar
elbirliğiyle maliktirler. Ancak dava konusu para ise bu takdirde ihtiyari dava
arkadaşlığı sözkonusudurlar . çünkü burada
müteselsil sorumluluk mevcuttur.
Miras ortaklığının da taraf ehliyeti yoktur, şöyle ki: tüm
mirasçılara birlikte dava açılmalıdır. Ve onlar birlikte dava açmalıdır. Miras ortaklığına ilişkin davalar tüm
mirasçılar tarafından birlikte açılmalıdır, burada mecburi dava arkadaşlığı
vardır. Ancak acele hallerde mirasçı yalnız başına dava açabilir ama bu davayı
yalnız başına yürütemez. Bu halde mahkeme diğer davacıların katılması için süre
verir. Terekeyle ilgili ve konusu para dışında olan davaların tüm mirasçılara
karşı açılması gerekir. Burada da mecburi dava arkadaşlığı vardır. Çünkü
iştirak halinde maliktirler. Ve bunlar üzerinde birlikte tasarruf edebilirler. Konusu
para ise, tüm mirasçılara açılması zorunlu değildir. Çünkü mirasçılar
müteselsil sorumludurlar.
Taraf ehliyeti dava şartıdır. Bu nedenle resen
gözetilir. Ve dava esasa girilmeden,
taraf ehliyeti yoksa, usulden reddedilir.
DAVA EHLİYETİ
Dava ehliyetine, temyiz kudretine haiz ve reşit olan
kimseler sahiptir. Bir davayı
yürütebilme, usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Fiil ehliyeti, Usul
hukukundaki dava ehliyetidir. Dava ehliyeti de dava şartlarındandır. Resen
dikkate alınır.
Sınırlı dava ehliyetine mahcurlar sahiptir. Mühasıran şahsa
bağlı haklarda kanuni temsilcinin rızasına muhtaçlık yoktur. Bunun dışındaki
hallerde ancak veli veya vasilerinin rızası gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder