Kayıtlar

Budist Öğretilerin Başucu Rehberi ve Retina Hoca

Resim
İlkokulda unutamadığım ve bana rol model olan bir öğretmenim vardı. Ali Baran. (Cağnım hocam sana buradan el sallamak istiyorum, kamera nerede?) Kendisi bana görev bilincini, dürüstlüğü, çalışmanın önemini, özgürlüğü ve daha farkına varmadığım onlarca şeyi öğretti veya pekiştirdi. Hayatımın her anında da hatırlayacağım bir etki bıraktı. Tabi bu başlığın ve anlatacaklarımın o öğretmenimle ne ilgisi var? Çünkü benzer etkiyi bırakan bir öğretmenim daha oldu son bir senedir: Retina Hoca. Hastalık ve içeriği ile alakalı uzun uzun bilgiler verip, yazıyı akademik tıbbi bir yazı sıkıcılığına indirmeyeceğim. Retinal bir problem, gözdeki sinir hücreleri falan filan... Bir gün arkadaşla televizyonda bir şeyler izleyip, güzel bir pazar gününde mutlu mesut muhabbet ederken başladı tüm hadiseler. Apar topar gittik en yakın hastanenin aciline ve tüm süreç başlamış oldu. 31 Temmuz 2022 günü gittiğimiz hastanelerin müdavimii oldum adeta ve iki basamaklı operasyonlar ve müdahaleler tecrübe ettim. Benim

Anewliz Podcast: Podcast Dünyasının Kıpır Kıpır Duramayanları

Resim
Yeni heyecanlar ve bol eylenceli (evet eylence) bir kanal: Anewliz Podcast. Dünyanın pastoral köşelerinden her telden müthiş derin anewlizler.  Adres mi? Ohoooo, kolay o. Harbi lan. Tükenmeden tüketin :D Resimlerin üstüne tıklayınca direkt şeyapıyorsun zaten. Her hafta Salı günü sabahın 9'unda, fırından çıkan sıcak simit çıtırlığında. Anewlizlerimize dahil olasın geldiyse, muhabbet sardıysa, ah ulan benim de fikrim var diyorsan; Çarşamba günleri Instagram sayfamıza da bi uğrayıver: Instagram: https://instagram.com/anewlizpodcast Hadi kalın sağlıcakla!

Sosyal Fay Kırıkları: 6 Şubat Türkiye Depremi ve Bir Avrupa Sosyolojisi Özeti

Resim
Geçtiğimiz günlerde ailemin de etkilendiği, binlerce kişinin -tahminler 20bin civarı ama sayı artacaktır- hayatını kaybettiği ve milyonlarca insanın, ailemin, dostumun, arkadaşımın, ortak zaman geçirdiğim veya marketinden sadece su aldığım bir tanıdığımın evsiz kaldığı, yaralandığı, enkaz altında kurtarılmayı beklediği 6 Şubat depremleri yaşandı, halen de yaşanmakta. Depremin Türkiye boyutuyla ilgili yazacak çok şeyler var ve içim çok dolu fakat bugün gördüğüm bir  TWEET   sonrası günlerdir içimi kemiren dertlerin herkeste olduğunu fark ettim. İçimi dökme gereği duydum. Twit şu:  “bir tane alman arkadaşım da yazmadi irem deprem olmuş ailen var mıydı orda veya yardıma ihtiyaç var mı. elli tane story attım erzak, bağış vs.için yardımı geçtim story dahi atmaya tenezzül etmemiş hiç biri ya.” (@waslosirem) Depremin ilk anından itibaren Ermenistanlı, Hintli, Kolombiyalı, Ukraynalı arkadaşlarım yanımda oldular. Defalarca destek için yazdılar ve hatta bağış yaptılar mağdurlar için. Bunların ya

Dr. Firarda: Bellanda Maceraları ve Karsu esintili Mannheim Seferi #2

Resim
Ot kafası. Gezi baaaaağlaaarındaaaa dolaaaaanıyooooruuuum. Hehehe. Komik bir giriş yapayım dedim okurum naber? Gülmedin mi… Mis gibi girişti be. Gesi kelimesini gezi yaptım hani… Neyse… Bi de şey var: Amsterdam’aaaa varaaaamadım, ot kooookusuuu alaamadım. Ben Redlaytaaaa doyaaaamadım, yaraaalıyım yaraaaaalıyım. İlahi versiyonlu komikli girişti bu da. Oho bu da mı kötüydü. Niye oldu ki böyle. Bence modun düşük itiraf et, yoksa espriler müko. Hala gülmüyor :((((( Ekonominin etkisi bloga da mı yansıdı lan? Lan? Tamam tamam hadi başlayalım :D Konumuz Amsterdam ve devamındaki gezisel aktivite. Los gehts! [Şey de vardı yaaa: Yerine gezemeeeeem, yerine gezemeeeem. Gaaazlıyım, gezereeek tükensin yıllarım ama... Kapama tamam blogu, gel gel. Haydaaaa] Şimdi efendim en son Rotterdam’dan çıkıyorduk. Filiksbas otobüsü geldi ve iki katlı olduğuna da baya baya sevinmiştim harbiden. Üst kata en öne gider yolu izlerim hayalini kurarken bir baktım üst kat boşa yakın. En öndeki iki koltuk kapılınca (ya

Dr. Firarda: Bellanda Maceraları ve Karsu esintili Mannheim Seferi #1

Resim
Malum, bu heykele dokunan bir daha geliyor. AB Vatandaşlığımızı da böylece garanti etmiş olduk.   Kuş seslerine karışan arka planda çalan Joytürk raaaaadyo cingılı ile helö okurum, naber? (Yedi numaraaaaa: 🎵 bilmem miieeeööö, zor günlerimde hep sen yanımda vardın, oooooo ya 🎵 ) Napalım durumumuzda yoktu, coytürk cooooytüüürk dinliyoruz boş zamanımızda. Ama bak şarkı keşfettim iki üç tane. Neyse konumuz o değil. Konumuz doktora sonrası [evet bilmiyor musun? Doktora bitti, artık blog “İyi Niyetli Üçüncü Dr. iur. Müslüm Fincan” hehehe. Yok yok g.tüm kalkmadı, dur hele] yaptığım mini geziler, gezicikler. (Kedicikler?) LOS GEHTS! Bak şu araziler hep dedeminmiş. Amsterdam'da kumarda yemiş.  Nerelere gittim, gittik, gidildi? Brüksel (e gitmiştin), Rotterdam (e gitmiştin), Amsterdam (e gitmiştin) ve Mannheim (e buna da gittin). [Gezdiklerim için pişman değilim, aklım hala gezmediklerimde, ABD East Coast, ÂMİN]. Heh ama her zamanki gibi araba kiralamalı zengin süreçlerde gezmedim.

Kitlesel Gereksinim: Bir Tatlı Huzur Arayışı ve Bir Takım Kararlar

Resim
İnsan hayatı tecrübeler demetinden ibaret bir yığın olabilir düşünceleri ile uyandım bu sabah. Bu düşüncelerin sebebi, yaklaşık dört aydır yaşadıklarım, hatta aslında 30 senelik yaşamıma etki eden dört aylık bu periyot idi. 2022 daha gelmemişken ve Aralık ayı tüm soğukluğunu hissettirirken zihnimde kendine yer bulan bir duygu ve düşünce kümesi vardı: Ocak ayında başlayacağım işin getirdiği heyecan, bulunduğum şehirden ayrılmanın hüznü ve yeni bir şehre adaptasyon sürecinin soru işaretleri. Gelirken huzurluydum ve bulduğum ev de harika bir yuva sıcaklığı katıyordu bana. Şehre daha hızlı ısınacağım izlenimini beraberinde getiriyordu. Ancak işyerinde karşılaştığım manzara hiç de beklediğim gibi olmadı. Kimse boşanmak için evlenmez. Kimse kaza yapmak için bir araba almaz. Kimse kusmak için yemek yemez. Kimse istifa etmek için de bir işe başlamaz. Ancak tüm bu olası kötü sonuçlar da, evlilik-araba almak-yemek yemek veya işe başlamak gibi mutlu anların potansiyel çıktılarıdır. Detay vermey

Öykü: Şehr-i Şahane Manzaraları

Resim
Sabahın telaşı çok erken gelmişti. Henüz güneş ufku aşmamış, evin içindeki ışıklar yerini güneş hüzmelerine bırakmamıştı. Sabahın telaşının yanında kendi de ayrı bir telaşa sahipti. Halbuki dingin bir sabah olur umuduyla yastığa başını koymuş, her zamanki hayal senaryosunu yine gözden geçirerek uykuya dalmıştı. Cüzdanını, telefonunu, anahtarlarını, pakette iki dal kalan sigarasını, gazı bitti bitecek yadigar çakmağını ve naneli sakızını bir çırpıda elinde topladı ve kapıya doğru yürüdü. Ayakkabılarını, bağlarını dahi çözüp bağlamadan küt küt yere vurarak giydi. Saatini içeride unuttuğunu farketti tam kapı koluna uzanmışken. Çok önemli mi diye düşündü? Geçen 3-5 saniyelik tereddüdün ardından kapıyı açmıştı bile. Dışarıya ilk adımını attığında ilk farkettiği şey havanın soğukluğu oldu. Tatlı bir meltem yüzüne vururken, kapının önündeki yapraklar da dansa başlamıştı. Kulaklığı takıp tam da müziği açacakken, güneşin ufka yaklaşmasını kutlayan kuşların huzur veren konserine kulak verdi, m